Antalya’dan öğleden sonra Konya’ya doğru yola çıktık. Bir tünelle Antalya’dan ayrılıp Konya’ya ayak basıverdik. İstikamet Karadeniz de yolumuzun üzerindeki, medeniyetin başlangıç noktası höyükleri gezmek de ana hedefimiz. Önce Çatalhöyük sonra Alacahöyük var rotamızda. Ama yolumuzdaki Anadolu kasabalarına, şehirlerine de tek tek uğrayacağız, insanlarla sohbet edeceğiz, hikâyeler yazacağız hep birlikte.
İlk durağımız Bozkır, buraya ikinci gelişimiz. Burada o kadar güzel bir hikâyemiz var ki, yine yaşamak istedik.
Yine karavanımızla Ermenek’e giderken gece Bozkır’da kalmıştık, sabah erken uyandık bir de baktık kavrulmuş tahin kokusu her yeri sarmış, hemen sürdük karavanı o kokuya doğru. İncecik sırat köprüsünden geçtik, fabrikaya ulaştık, odun ateşinde susamları kavurup, öğütüp tahin üretiyorlardı, sıcacık... Tahinlerimizi aldık, hemen buyur ettiler, yine sıcacık pide, köpük helva ile karıştırılmış sıcak tahin ve çay ikram ettiler. O yıl Türkiye’nin ahilik ödülünü kazanmışlardı 285 belediye arasından. İşte bu güzel öyküyü yineleyebilir miyiz diye yine sürdük karavanı akşamın alacakaranlığında...Ve yine bulduk kaç sene önceki o sıcacık tahin-köpük helva, çay ve ikrâmı... Artık yemek yediğin yerde çay ikramının bile kalktığı ülkemde bu manzarayı tekrar bulabilmek çok takdire şayan... Aldık yine tahinlerimizi, bu kez yedik yine akşam yemeğimizi, ettik yine sohbetimizi...
Boy boy resimler asmışlar; hangi ünlü ziyarete geldiyse bu güzel işletmeyi. Edebiyat öğretmeni bir oğul vardı, onunla Bozkır’ın tarihi konusunda sohbet ettik. Kasabanın eski antik yapıların üzerine kurulduğunu, İsaura yürüyüş yolu, vs. ama bir kez bile yüzüme bakmadı edebiyat öğretmeni, son derece saygılı ve güler yüzlüydü. Ben de ayrılırken çok teşekkür ettim ama elimi uzatmadım.
Anadolu’yu gezerken insanların inançlarına gelenek göreneklerine saygılı olmaya özen göstermeli...