George Raymond Richard Martin’in Buz ve Ateşin Şarkısı adlı roman serisinde uyarlanan Game of Thrones (Taht oyunları) dizisinin 7. sezonun 3. bölümünün ortalarında bir sahne vardır. Eddard Stark’ın çocukları (ki hepsi değil) uzun maceralar, kayıplar ve acılardan sonra yeniden doğdukları kale olan Kışyarı’na gelmiştir. Arya, Sansa ve Brandon Stark, Tanrı ağacının altında konuşurken Sansa, üç gözlü kuzgun olduğunu söyleyen ve geçmişte yaşanan tüm olayları görebilen Brandon’dan bir anda çekinmeye başlar. Çünkü kendisine bile anlatmak istemeyeceği kadar kötü olaylar yaşamış ve bunları kendisi dâhil herkesin unutmasını ister gibi olmasına rağmen birinin bunları görebiliyor ve bilebiliyor olmasından çekinir.
Bu sahne bana birçok şey hatırlattı. Bunlardan biri “Scientia est potentia” sözüydü. Francis Bacon’a atfedilen ancak kutsal metinler dâhil birçok yerde denk gelebildiğimiz türden bir tespit olan ve “Bilgi güçtür” olarak dilimizde kullanılan ifadedir bu. Bu önemli tespitin doğruluğunu işimizi yaparken, bir kişi ile konuşurken, bir olayı veya filmi veya bir kitabı yorumlarken anlarız. Geçen yıl okuduğumuz bir kitaptan kalan kadim bir bilgiyi bir roman okurken görünce metin ne kadar bayağı ve basit olursa olsun yazar gözümüzde büyür ve saygınlık kazanır. Öte yandan zayıflıklarının bilinmesi bir o kadar karşımızdaki kişiyi gözümüzde küçültür. Ahlak üzerine ciddi metinler yazan bir sosyal bilimcinin özel hayatındaki derin tutarsızlıkları öğrenmemiz o metni okurken ki ciddiyetimizi etkileyebilir. Toplumdaki çoğu kişi zayıflıklarını, kimisi de zayıflıkları kadar güçlü yönlerinin ve kazanımlarının da bilinmesini istemez. Hesabındaki para, evindeki yiyecek, deposundaki değerli ürünler başkalarının iştahına hedef olabilir kaygısı ile varlıklarını da saklanmaya çalışılır. Tüm iyi askerler düşmanlarının güçlü ve zayıf yönlerini, dilini, coğrafyasını öğrenmeye çalışır. Bilgiyi elde etmek zafere giden yolları açtığı gibi hakkındaki bilgiyi saklamak da mağlubiyetten korur.
Bunlarla beraber İslami literatürde sık sık kullanılan “Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim, mahlûkatı yarattım.” İfadesini de hatırladım. Allah’a atfedilen bu ifade hadis kaynaklarından ziyade tasavvufi kaynaklarda yer edinmektedir. Her ne kadar bu kadar kısa ve net ifade edilmese de “yaratılışın hikmeti” konusu açıklanırken bu manaya gelebilecek kavramlar kullanılmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de de, Allah sık sık insanları “yaratılış” kavramını incelemeye teşvik eder. Tabi bunu kimi zaman bir meydan okuma, kimi zaman da ikna edici bir öneri olarak kullanır. Neticede gözlemi yapan kişinin bir eksik ya da açık bulamayacağından bahseder. Dolayısıyla yukardaki ifade metin olarak olmasa da anlam olarak kabul görmeye layıktır.
Bilgi güçtür, her şeyi bilen ve kendisinin bilinmesinden çekinmeyen Allah elbette güçlüdür.