Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

“Carpe Diem” ve “Hudûr”

“Carpe Diem” ve “Hudûr”

Bu aralar, her nasılsa derin umutsuzlukların ya da yakınmaların olduğu sohbetlerin içinde buluyorum kendimi. Sohbetler; ekonomik koşulların kötüleşmesi, ahlaki yozlaşma, dünyanın adaletsizliği, hastalıklar ve benzeri konularla ilgili olabiliyor. Kişisel endişeleri barındırdığı gibi, toplumsal meseleleri de içerebiliyor. Daha çok dünya nimetlerine erişememek veya onları kaybetmekle alakalı olduğu gibi, ölümle de bağlantılı olabiliyor. Dahası, bu sohbetlerde yoğun bir gelecek kaygısı ön plana çıkıyor. Bu ortamlarda genellikle dinleyen ve anlamaya çalışan taraf oluyorum. Zaman zaman anlatılanlara hak verdiğim oluyor. Bazen de “Bu kadar umutsuz olmasak mı acaba?” diyorum. Fakat yine de mümkün olduğunca sessiz kalmayı tercih ediyorum.

Aslında insanları çok iyi anlıyorum. Dertleri her neyse onların altında eziliyorlar ve çıkış yolu bulamıyorlar. Çözüm bulamadıkları zamanda önce yaşadıkları anı kendileri için çekilmez hale getiriyorlar. Sonra da bu sorunların gelecekte de hallolamayacağını düşünerek gelecek kaygısı çekmeye başlıyorlar. Böylelikle çektikleri ıstırap artıyor ve anın değerini göremez oluyorlar.

Yine benzer konuşmaların yapıldığı bir ortamdan ayrıldığım bir akşamüstü, muhteşem bir gün batımıyla karşılaştım. İçimden, “Keşke içeridekiler de bu anın tadını çıkarabilselerdi,” diye geçirdim. Hayat, tüm zorluklarına rağmen içinde insanı mutlu eden sürprizler de barındırıyor. Belki de bunu kabullenebilsek, bu kadar umutsuz olmazdık. Galiba bazen meselelere Antik Yunan filozofu Epiküros ve Stoacılar gibi bakabilmek gerekiyor. Böylece kendimizi bu karamsarlık cenderesinden çıkarıp daha mutlu olabiliriz. Epiküros, mutluluğu ölçülü hazda ve ölüm korkusunu aşmakta bulur. Benzer şekilde Stoacılar da anın dışındaki her şeyin insan kontrolü dışında olduğunu vurgular. Bu anlayış, yalnızca şimdiye odaklanmayı ve yaşamla uyum içinde olmayı önerir. Başka bir deyişle, hem Epiküros hem de Stoacı filozoflar içinde yer alan Marcus Aurelius bize “carpe diem” yani “anı yaşayın”, “anı yakalayın” ya da “şu anın değerini bilin, geleceği düşünerek bugünü kaçırmayın” derler.

Bir iki arkadaşımın yanında, hayatın karmaşası ve zorluklarına rağmen carpe diem diyerek yaşamamız gerektiğini söylediğimde, sanki gecelere akalım demişim gibi tepki aldım. Haksız da sayılmazlardı. Çünkü bugünlerde carpe diem, popüler kültür tarafından içi boşaltılarak sadece hazcılıkla eş anlamlı hale getirilmiş durumda. Kavramın anlamı hayattan keyif almakla sınırlanınca, bunca dert arasında “eğlenmek ne demek?” tepkisini almak şaşırtıcı olmuyor.

Bununla birlikte, carpe diem kavramının özünü Hz. Mevlana’yı anlamaya başladığımda daha iyi idrak ettiğimi söyleyebilirim. Hz. Mevlana, “İnsan geçmişin pişmanlıklarıyla ya da geleceğin belirsizliğiyle oyalanmamalı, Allah’ın tecellisinin gerçekleştiği ‘an’da yaşamalıdır” diyerek, bize anın kıymetini bilmeyi öğütler. Ayrıca, Hz. Mevlana ölüm korkusunu da aşar ve ölümü son değil, bir vuslat olarak kabul eder. Ölümü kabullenmek, yaşamı daha derinden anlamak ve her anı daha bilinçli yaşamak demektir. Bu yönüyle Mevlana’da carpe diem, sadece anı yaşamak değil; o anın içinde aşk ile yanmak ve ilahi olana yaklaşmaktır. Tasavvuf terimiyle Hz. Mevlana, anı yaşamayı “hudûr” yani Allah’ın huzurunda bilinçle bulunma hali olarak görür. Hal böyle olunca, Hz. Mevlana bizlere anı fark edin, yaşadığınız ana ruhunuzu katın ve aşk ile yanın der. Bir başka deyişle, varoluş biçimi olarak Allah’a aşk ve teslimiyetle bağlanmamızı öğütler.

Sonuç olarak, hayatın zorlukları ve belirsizlikleri karşısında karamsarlığa kapılmak doğaldır. Ancak “carpe diem” ve “hudûr” anlayışları bize önemli bir yol gösterir. Anı yakalamak sadece geçici hazlara kapılmak değildir. Bilinçle, aşk ve teslimiyetle anın içinde olmak demektir.

Epiküros, Stoacılar ve Hz. Mevlana’nın ortak vurgusu şudur: Yaşamın anlamı sadece şu anda, farkındalıkla kavranabilir. Geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin kaygıları bizi esir alırken, anın kıymetini bilmek ruhumuzu özgürleştirir ve hayata karşı direncimizi artırır. Gerçek mutluluk, bulunduğumuz anı bilince ve aşka dönüştürmekte saklıdır. Böylece dünyaya karşı daha umutlu, güçlü ve sevgi dolu olabiliriz.

Güncellenme Tarihi
  • 08 Haziran 2025, 09:24
Yazının Adı
“Carpe Diem” ve “Hudûr”