Bir insanın, kurumun değerlerinin var olması, onları yaşatması ve bir kimlik inşa etmesi ne güzeldir!
Hayat yolculuğuna bu kimlik ile devam etmesi, kimliğinden sapmaması, dosdoğru ilerlemesi ne güzeldir!
Sonra vakti geldiğinde ebedi aleme yol aldığında arkasında güzel izler bırakarak buradan ayrılması ne güzeldir!
İnsan tertemiz bir damla olarak dünyaya gelir, bebeklik, çocukluk, gençlik derken doğum ile ölüm arasındaki sokak olan hayatta ilerlemeye devam eder. O yolda ilerlerken ilham aldığı, beslendiği ve hayatına taşıdığı değerler manzumesi, silsilesi ile kimliğini inşa eder. Varlığının temelinde var olan Su'yun özelliği itibariyle her değdiği yerden, taştan, topraktan, ağaçtan bir şeyler yüklenir. Etkileşim bazen bizi iyiye doğru taşırken, bazen de bizi bulunduğumuz yerden aşağıya doğru çeker.
Bir büyüğümden duyduğum hoş bir tabiri bu vesileyle paylaşmak istiyorum. Geçmişte değerleriyle yaşayan, yol alan, var olan insanlara “Çerçeveli İnsan” derlermiş. Resim ancak değerliyse çerçeveye alınır. İnsanda değerleriyle yaşıyorsa, değerlerini yaşatıyorsa değerlidir ve bir çerçeveyi hak ediyor demektir.
Kişisel ve kurumsal hayat kimlik itibariyle birbirine çok benzerler. Kurumların da değer, itibar ve saygınlıkları vardır. Değerlerine sıkıcı tutunmuş, durumunu, çizgisini bozmamış, insana, doğaya saygılı nice saygın kurumlar yanında küçük ve kısa dönem menfaatleri uğruna her yöne hareket edebilen itibarsız kurumlar da mevcuttur.
Kurumlar kurucularının değerleriyle kurulur, zaman içerisinde yeni nesil ve liderle yol alır. Aynen kişisel yaşamdaki gibi bebeklik, gençlik ve olgunluk, diğer bir ifadeyle çıraklık, kalfalık ve ustalık aşamalarını yaşar.
Bir insan aklımıza geldiğinde hangi özellikleri, hangi renkleri ve hangi halleri aklımıza geliyorsa, bir kurum da aynı şekildedir.
Bir insan, bir kurum aklımıza geldiğinde yüzümüzde gülücükler mi oluşuyor, yoksa üzüntü mü!
İnsanların, müşterilerimizin aklına düştüğümüzde eğer yüzünde bir gülücük inşa edebiliyorsak ne ala, demek ki başarılıyız. Yok, bizi görmek istemiyorsa, yüzünü çeviriyorsa, bir daha alışveriş yapmak istemiyorsa, kapımızdan içeri adım atmak istemiyorsa o zaman problemimiz var demektir. Harekete geçmenin, aksiyon almanın, kimliğimizi tamir etmenin zamanı gelmiştir.
O insan veya kurumla ikinci, üçüncü ya da sürekli iletişimde kalmak ister miyiz, yoksa ikinci kez görüşmemek, onunla alışveriş etmemek mi isteriz?
Değerler, insanı da kurumu da değerli kılar. Değerlerini kaybeden değersizleşir. Kısa dönemde kaybetmiş gözüksek bile uzun dönemde değerlerimiz bize muhakkak kazandıracaktır.
Çınar ancak temiz su kaynaklarıyla beslenerek asırlarca, binlerce yıl yaşayabilmektedir. Bu nedenle, geçmişte büyüklerimiz su kuyusu açacakları zaman çınara bakarlarmış, çünkü suyun temizini, kaynağın güzelini çınar bilirmiş.
Her birimiz kimliğimizi yeniden inşa etme becerimizi geliştirebiliriz. Yeter ki modern hayatın bize sunduğu, bizden istediği fani şeylerden vazgeçebilelim. Asırlardır değişmeyen ve değişmeyecek olan değerleri hayatımıza taşıyalım. Temiz ve duru kaynaklardan beslenelim. Kısa dönemli beklentiler yerine kalıcı değerlerimizin arayışı içerisinde olabilelim.
Uygun bir iklim, uygun yol arkadaşları bulalım, onlarla yol alalım. Değerli ve kalıcı şeylerin peşine düşelim, onları arayalım.
Kişisel ve kurumsal olarak çizgisini, duruşunu bozmadan, çerçeveli olabilenlere selam olsun.
Yolunuz açık, menziliniz mübarek olsun. Sağlıcakla kalınız, huzurla yol alınız.
Hatırlayalım ki ne arıyorsak biz o’yuz…
Recep Ali Topcu