Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Dergi Yönetmek

Dergi Yönetmek

Edebiyat dünyasında yazılarımın yanısıra dergi, yayınevi kuruculuğum da yer alıyor.

Altın Kitaplar Yayınevi’nde yayın yöneticiliği yaparken Yeni Edebiyat dergisini kurdum.

1970’lerde çıkan bu dergiyi 1980’lerde kurduğum Hürriyet Gösteri dergisi takip etti.

Birinci dergiyi kurmamı Altın Kitaplar Yayınevi sahibi Dr. Turhan Bozkurt istemişti.

Hürriyet Gösteri’yi de hazırlamamı Hürriyet’in Genel Müdürü Nezih Demirkent önermişti.

Hürriyet Gösteri için o dönemin yöneticisi Sedat Simavi’nin büyük yardımını gördüm. Birçok orijinal önerilerle tirajımız zirveye çıktı.

Altın Kitaplar’da birçok kitap hazırladım. Onlara önsöz yazdım. Bozkurt benim adıma bir dizi çıkardı.

Daha sonra iki arkadaş ile birlikte Değer Yayınları biyografime girdi. Ayrıca Hürriyet Yayınları’nın kurucuları arasında yer aldım. Ardından da Simavi Yayınları’nı gerçekleştirdim.

Dergi yönetmeyi zaman zaman orkestra şefliğine benzetirim. Değişik anlayışları, değişik eğilimleri, değişik akımları, farklı adları bir arada sunarsınız.

Bütün bu çabanız da edebiyat dünyasının panoramasını sunabilmenizdir.

Yeni Edebiyat’ta yazı kurulumuzda Hilmi Yavuz ile Konur Ertop vardı.

Unutamadığım bir kapaktan söz edeceğim.

Bir yılın değerlendirmesini yapmıştık. Kapakta Tahir Alangu, Behçet Necatigil, Hilmi Yavuz ve Konur Ertop vardı.

Dergi idarehanelerinin birinci özelliği, yazarların, şairlerin buluşmasıydı. Bütün dergiler Cağaloğlu’nda çıktığından buluşma mekânları da oradaydı.

Gerek Cumhuriyet’te gerek Hürriyet’teki çalışmalarımda Ankara’dan gelen edebiyatçı dostlarımla da buluşurduk.

İki dergiyi de anmak şart. Hüsamettin Bozok’un Yeditepe’si  ve İstanbul dergisiydi.

Yaşar Nabi Nayır’ın Varlık dergisi de Cağaloğlu Yokuşu’nun üzerindeydi.

Orkestra şefi ile dergi yöneticiliğini neden birbirini çağrıştıran iki iş gibi gördüm.

Tarafsızlıkla taraf tutmak arasında gidip geldiğim anlar çok oldu. Ben daima benim edebiyat anlayışımla çakışmasa bile iyi ürünlere hep yer verdim. Darbe zamanı olduğu için hukuki dikkat de gerekiyordu. O dönemde bile siyasetin karşısında duran yazıları yayımladım.

Rahmetli Arif Damar, TÜYAP Onur Konuğu seçildiğim yıl benim hakkımdaki konuşmasında bunu belirtmişti.

Dergilerin ilk sayısı aşağı yukarı yöneticinin gustosunu yansıtır.

Yazı ısmarlamanın çabasını dergi çıkaranlar bilir.

Yayınevi yöneticiliğine gelince.

Savaş zamanları Nobel Edebiyat Ödülü’nün verildiği dönemlerdi. Yazarın ajansları en çok görüştüğümüz kişilerdi.

Nobel zamanları benim için de zor zamanlardı.

Hem Altın Kitaplar’ın yöneticisiydim hem de Hürriyet Yayınları’nın.

Şöyle bir çözüm tarzı bulmuştum. Bulunduğum yere gelenin kitabını o yayınevinden çıkarırdım.

Ayrıca Oray Tuğlan ile radyoda kitap saati düzenlerdim.

Saati rahmetli arkadaşım Oktay Arayıcı başlatmıştı. Programdaki diğer arkadaşlarım da sevgili Nursel Duruel’di.

Harbiye’deki radyo evine giderdim.

Cumhuriyet’te iken İsmail Cem, bir radyo konuşmamı dinlemiş, bana telefon etti, dedi ki ben TRT Müdürü olduğumda seni çağıracağım.

Gerçekten de genel müdür olduğu günün ertesi günü beni aradı ve radyo evinde beklediklerini söyledi.

Orada göreve gelenler arasında Mehmet Barlas ile Hıfzı Topuz vardı.

Radyo evine gittim ve konuşmalar yapmaya başladım.

1970’li yıllarda Mehmet Barlas bir yıldönümü programı yaptı.

Üç kişiydik: Mehmet Barlas yönetti. Aziz Nesin, Hakkı Devrim ve ben.

Hakkı Devrim’le yoğun bir dostluk yaşadım. O, gazete dünyasına emek veren, birçok kişi yetiştiren biriydi. Ne yazık ki anılarını bir kitaba dönüştürmedi. Oysa bunu yazsaydı çok şey öğrenirdik.

Aziz Nesin, Ankara’da kalmış Hakkı Devrim ile ben uçakla dönmüştük.

Hostesin bize dikkatle baktığını fark ettim. Terimi sildiğim mendile bir baktım, pancar rengindeydi. O zaman televizyon için ağır bir makyaj yapılmıştı.

Varlık Dergisi’nin yıllığına her yıl yılın deneme, eleştiri kitaplarını yazardım.

Yazdığım dergilerden biri de Memet Fuat’ın yönettiği Yeni Dergi idi.

Gerek gazete sahiplerinin gerek genel yayın yönetmenlerinin anılarını yazmalarını öneriyorum. Onlarsız basın tarihi eksik kalır.

Yayınevlerindeki çalışmalarım sırasında yerli yazarların kitaplarını çıkarmayı sağladım.

Gerek Altın Kitaplar gerek Hürriyet Yayınları’nda kitap seçimi ve çalışma özgürlüğümü de belirtmeliyim.

İnternet çıktığından beri buluşmalar aza indi. Trafik ve kalabalık kentler görüşmeleri engelledi. Dostlarıma çalışma koşullarımı anlatırken, beni arayan gazete sahiplerinin genel yayın müdürlerinin ilk sorusu şu olurdu: Seni nerde bulduk.

Cep telefonunun olmadığı dönemlerdeki bir anımın sırası geldi.

Hürriyet’te bir tefrika romanın yayını benim sorumluluğumda, roman eksik gelmiş, evden beni arıyorlar. Benim bir adetim vardı. Sık sık eve telefon ederdim. Yeni Melek Sineması’ndan çıktım telefon ettim ve gazeteye gittim.

Bâb-ı Âli’den çok anılar yazıldı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin kütüphanesinde okunabilir.

Bilgisayarların olmadığı zamanda daktilo vardı. Sık sık şeridinin değiştirilmesi gerekirdi. Onarımı da. Sık sık onarıma götürürdük.

Yayınevi yöneticiliğinin, seçiciliğinin bir özelliği vardır. Size bir metin getirirler başka yayınevi de beklediğinden açıp okuyup karar vermenizi isterler.

Hakkı Devrim, Cihannüma köşesinde dil konusunda da önemli yazılara imza attı.

Hürriyet Gösteri’ye benim dışımda Salim Alparslan, Adnan Özyılçıner emek verdiler. En uzun çabalarıyla dergiyi yaşatan da Hami Çağdaş’tı.

Şimdi de genç kuşak görevi sürdürüyor. Murat Yeşilyurt editörlüğünü üstlendi.

Güncellenme Tarihi
  • 18 Şubat 2023,
Yazının Adı
Dergi Yönetmek