Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Elden Düşme Nostaljiler

Elden Düşme Nostaljiler

Konu kıtlığı çeken yazarlarımızın kapı kapı dolaşıp “Nostaljiler alırım” diyeceği günler yakın. Montların cebinde bir not defteri. Yaşamımızın bit pazarında bilgi toplayacaklar.

Reşat Ekrem Koçu’un İstanbul Ansiklopedisi ile Fikret Adil’in Asmalımescit 74’ü gün ışığına çıkmasaydı, nostalji salgını başlamadı.

İnsan, yaşamadığı şeye nasıl özlem duyar? Yapay taşeron özlemler silsilesi. Üstelik nostalji yazılarının mekân tuttuğu semtte hep aynı. Tünelde açılan parantez Taksim Meydanı’nda kapanıyor. Nostalji yazılarımızın tükenmez kaynağı, Cadde-i Kebir’in (İstiklal Caddesi) sağlı sollu pastane ve lokantaları. Kısacası, İstiklal Caddesi’ne dayalı; biraz görsel, biraz işitsel, bize özgü bir kültür. Ansiklopedilerden derlenmiş ansiklopedik nostaljiler.

Son aylarda en sevdiğim mizah türü nostalji. Yazıların dilleri de bir garip. Direklerarası’ndaki Ermeni artistlerin Türkçesi gibi.

Unutulmadan yazalım. Belli mekânlarda yenilen belli yemeklerden de söz etmelisiniz ki, klasik nostalji yazılarının reçetesi bozulmasın.

Nostaljinin sözlük anlamı, yurt özlemi, vatan hasreti, daüssıla. Eloğlu, yurdunu özlerken biz sadece ve sadece Beyoğlu’nu özlüyoruz.

Uluslararası sinema şenliklerinde önemli ödüller kazanan. Sovyet yönetmeni Andrey Tarkovski’nin Nostaljisi’ni gördükten sonra, bu yazılar, bu bakış cılız ve yavan geliyor. Yazının zamanına mı acıyacaksın, basana mı hayıflanacaksın.

Yaşamadan, kitaplardan derlenmiş nostalji yazılarında insan unsuru yoktur. O dönemde yaşamayınca araya sokuşturduğunuz adlar, mumyalar müzesindeki cansız mankenlere benzer.

Anlatmaya değer bu günümüz yok mu ne, kimimiz de geçmiş yaşamlarla idare ediyoruz?

Türkiye Beyoğlu’ndan ibaret değildir. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, Halide Edip Adıvar’ın, Abdülhak Şinasi Hisar’ın İstanbul’undan ne haber. Zor iş. Okuyacaksınız, inceleyeceksiniz, edebiyat tarihine şöyle bir değil, adamakıllı göz atacaksınız. Bunca cefaya niye katlanacaksınız? Bir topoğraf edasıyla Tünel’den başlayıp yürümeye, bir lokanta iki pastane adı verin, boş kalan yerleri de birkaç kişi adıyla doldurun… Sonrası kolay.

Zaman zaman insanın okuduklarından esinlenerek, çağrışımlarda, “Ah keşke o dönemde yaşasaydım” dediği olur. Gelin görün, bazı yazarlar “yaşasaydım”ı “yaşadım”la karıştırıp tıp kitaplarına geçecek sanrı örnekleri veriyor.

Tarkovski’nin yüce filmi Nostaljisi’de, yurdundan uzaktaki insanın trajedisi beni ürpertti. Sürgünde yaşasaydım sinema salonundan fırladığım gibi vatanıma koşardım; koşamazsam hüzün seli beni sürüklerdi. Bizim nostaljimiz ise Beyoğlu’ndaki pastaneleri ve lokantaları özlemekte odaklanıyor. Daracık ufkumuz, her yerde bizi bir cibinlik gibi sarıyor.

Nejat Gülen’in Heybeliada kitabını insan ada çamlarının altında dolaşır gibi okur. Bu, hem Gülen’in yaşadığını anlatmasından hem de okuyanın oraları bilmesinden ileri gelen bir buluşmadır.

Geçmişe özlemlerin geleceği tıkaması, umutsuz gelecekleri görerek geçmişte teselli arayan bir yeni dervişlik. Kentin züppe dervişleri.

Yazdığımızı, anlattığımız bütün içinde yorumlamayı başaramıyoruz. Değişimin altında yatan nedenler? Yaşama biçimlerinin bugünü. Toplum koşullarının zorlanması. Yeni bir kent kültürünün oluşmaması sancıları. Bizans, Osmanlı, Cumhuriyet duraklarında değişen insan renkleri.

Olağan değişimlerin, terk edişlerinin yerine, yenilerinin gelmeyişi söz konusu edilmeli. Ama eski İstanbul özlemlerine de bir son verilmeli.

“Nostalji ile bunların ne ilgisi var?” diyenler de çıkar. Nostalji yalnızca Beyoğlu’nda pastaneyle bütünleşmez. Nostalji yalnızca bir kupa arabasını anlatmakla da gerçekleşmez.

Yaşanmamış olayların nostaljisini yaşamak, ancak ülkemize mahsustur.

Not: Bu yazı Doğan Hızlan’ın On Birinci Kat Yazıları kitabından alınmıştır.

Güncellenme Tarihi
  • 03 Eylül 2023, 23:56
Yazının Adı
Elden Düşme Nostaljiler