Aynı semadan oluşan bir çatı altında yaşayan dünyamızın ayrışmaya giden, beraberinde pek çok insani sorunları üreten gidişatına karşılık bir şeyler yapabiliriz.
Hangi değerleri kullanmalıyız ki bu kutsal değişim ve dönüşüme biz de bir mum yakmış olabilelim?
Geçmişten aldığımız dersler ve yeni paradigmalar ışığında neler yapabiliriz?
Ortak değer olarak insanlığının önüne neyi koyabiliriz?
Bu soruları ve sorumluluklarımızı “Su ve Su kardeşliği” odağından birlikte düşünelim, beraberce değerlendirelim.
Gelecek dönemlerde toplum mühendisleri, sosyologlar, psikologlar, edebiyat ve felsefe çevrelerimiz nezdinde hak ettiği ilgiyi bulur, çeşitli yönleriyle tartışılır ve etki alanı genişler suyun.
Su tüm canlıların birleşebileceği yegâne unsurdur, en büyük ortak değerdir.
Su’dan gelen benzerlikler dünya ailesini oluşturan insanları, hayvanları ve bitkileri birbirimize yakınlaştırır.
Egodan, olumsuz düşünce ve duygulardan sıyrılıp durulaştığımızda bütünleşir, kucaklaşırız. Önemli olan öze, fabrika ayarlarına, Su’yun DNA kodlarına dönebilmektir.
Aslında insanlar ve tüm canlılar benzer davranışlar sergiler. Çünkü bunlar suyun DNA’sında olan müşterek özelliklerdir.
Yaratılışımızdaki değerlere ulaştıkça bizi ayrıştıran, ötekileştiren özelliklerin aslında bir ayrışma değil, bir zenginlik unsuru olarak ne kadar değerli olduğunun farkına varırız.
Farklılıklar aslında küçük alanlarda, küçük birimlerde, kendi aramızda daha samimi moleküller oluşturma anlamında önemli ve gereklidir. Su tanecikleri ancak bir araya gelerek nehirleri oluşturabilmekte, deniz ve okyanusları ulaşabilmektedirler.
Birliğin olmadığı hiçbir topluluğun vizyonuna ulaşması mümkün görünmemektedir. Farklılıkların bir zenginlik olarak algılanmadığı toplumlar dağılmaya, başarısızlığa mahkûmdur.
Geçmişte Anadolu topraklarında 72 millet bir arada asırlar boyu yaşayarak ortak yaşam kültürünün en güzel örneğini dünya tarihine resmetmişlerdir. 72 millet 28 dil ve 10 dini aynı topraklar üzerinde, ortak değerler, adalet ve hakkaniyet değerleri üzerinde kardeşçe bir arada yaşatabilmeyi başarabilmişlerdir.
Gerçek anlamıyla kullanılamayan farklılıklar insanları, canlıları birbirinden ayırsa da Su; tüm canlıları su gibi duru, su gibi aziz olmaya, bir olmaya, birliğe, dirliğe, bütünlüğe ve kalıcı değer olan insanlığa davet etmektedir.
Farklılıklara yaklaşımımız nasıl olmalıdır?
Farklılıkları nasıl anlamalı ve anlamlandırmalıyız ki, dünyamız huzura ve kardeşliğe ulaşsın? Tüm dünya halkları bu soruyu samimice düşünmeli ve çözüm arayışında olmalıdır diye düşünüyorum.
Farklılıklara olan yaklaşımımız yaşam kalitemizin belirlenmesinde önemli unsurlardan biri olarak dikkat çekmektedir.
Farklılıklardan düşmanlıklar değil, yeni sentezler üretmek bizi zenginleştirir. Bu anlayışı, su kardeşliğini iyi kavrayabilmek için Anadolu kültüründen faydalanmalı ve bu kültürü ihraç edebilmek için içerik geliştirmeliyiz.
Ortak değerler insanları birbirine yaklaştırır.
Farklılıkların zenginliğinden faydalanarak kendimizi daha iyi anlayabilmeyi ve daha olgun bireyler haline gelebilmeyi hedeflemeliyiz.
Günümüzde farklılıkları, teknolojik imkânları, insanlığın gelişimi açısından büyük bir avantaj olarak kabul etsek de özümüzü, aslımızı, su kardeşliğimizi zedeleyecek ölçüde gelişmesine, büyümesine ve bir’liğimize, bütünlüğümüze zarar verecek şekilde gelişmesine fırsat vermemeliyiz.
Haddimizi, sınırlarımızı bilip o sınırlar içinde kalarak dünya aile birliğimize, bütünlüğümüze katkımızı sürdürmeliyiz.
Farklılıklara olan yaklaşımımız çevremizle olan ilişkilerimizde kopukluğa yol açmamalıdır.
Farklılıkların dünyamıza kattığı renkleri kendi ellerimizle soluklaştırmamalıyız.
Başkalarını suçlayarak, insanların kusurlarının muhasebesini tutarak yaşamı sürdüremeyiz. Suyun iyiliklerini muhafaza ederek muhasebe edileceğimizi şeylerin anlamlılığını ortaya koymuş oluruz. Çünkü her muhafaza bir muhasebe içindir.
Yöresel kültürden ve özelliklerden kopmadan tüm insanlık olarak bir araya gelebiliriz. Bütün suların büyük bir suda buluştuğu gibi.
Su kardeşliğimizi geliştirdiğimiz ölçüde dünyamız sevgi ve huzur ile bezenecek, bir gül bahçesine dönüşecektir. Bir’liğin, su kardeşliğinin bereketine, gücüne ulaşılabilecektir. Dünyamıza bizden sonra gelecek misafirlere daha huzurlu bir dünya bırakmanın yolu buradan geçiyor.
Sanmayalım ki, ayrıştıkça, yalnızlaştıkça daha mutlu olacağız, dünyayı huzura kavuşturacağız.
İnsanlar paraya, servete, makama bir an önce kavuşsalar da asıl aradıklarının o olmadığının farkına varacaklardır. Bunların işe yaramadığını muhakkak göreceğiz. Samimice baktığımız şu anda bunu görüyoruz.
Daha fazla gecikmeden dünya ailesi farkındalığını sağlayacak Su kardeşliği yaklaşımına sahip olmalıyız.
Su kardeşliği bilinç seviyesine ulaştığımızda, hoşgörümüzü, saygımızı tüm canlılarla uyumlu hale getirmeye çalıştığımızda yaşamımız anlam kazanacak, birliğin içinde, okyanusun içinde bir damla olduğumuzun farkındalığıyla yaşamımız zenginleşecektir.