Yıllardır devam eden İsrail işgali altındaki topraklarda yaşayan Filistin halkının mücadelesini takip edenler evleri bombalanan, öldürülen Filistin halkının yaşadığı zulmün farkındalar. Bu yazımda belki daha önce duymadığınız bir iyilik hareketinden söz etmek istiyorum.
Bir süre önce, işgal edilmiş topraklarda İsrail ordusunun yaptıklarını araştırırken “Breaking The Silence” (Sessizliği Bozmak) adı altında yayınlar yapan bir İsrailli sivil toplum örgütüne denk geldim. IDF askerlerince Judea ve Samaria’da IDF tarafından gerçekleştirilen “zulümler” hakkında eski askerlerin itiraflarını yayınlamakta olan bir STK bu. İtirafların veya ifşaların hepsi orada görev yapmış İsrail askerlerinden.
İnternette denk geldiğim broşürlerinde şöyle yazıyordu:
“2004’ten beri, IDF, Sınır Muhafız ve Güvenlik Kuvvetleri’nde görev yapmış, İşgal Altındaki Topraklar’da rol oynamış yüzlerce askerin ifadelerini topladık. Sivil bir halkı kontrol altında tutmak için İsrail toplumu tarafından gönderilen, yine bu toplumun en iyi oğulları ve kızlarından söz ediyoruz.
40 yılı aşkın bir süre askeri kontrol altında yaşamış olanlarla yüz yüze gelmek mutlaka bir etki bırakır, ama gençlerini böyle bir misyon için gönderdiğini inkâra meyilli olanlar tarafından görmezden gelindiler. Sadece üniforma giyenler günlük gerçeklerle tanıştı. Görevi yerine getirmek, komşuları, mahalleleri ve aileleri kontrol altında tutmak için gereken zulüm ve ahlaki açıdan bozulma İsrail kamuoyundan gizleniyor. Yaygın inanışın aksine, genişlemeye devam eden itirafların mozaiği sadece ordunun kötü elmalarıyla ilgilendiğimiz bir uç fenomeni değil, toplumu bir bütün olarak saran ahlaki erozyonu kanıtlıyor.”
Oldukça ilgimi çeken bu sözler üzerine askerlerin neler anlattığını okumaya karar verdim. Açıkçası sadece yapılan psikolojik işkenceler bile sinirlerimi harap etmeye yetti. Sınır devriyesi olarak orada görev yapmış bir kadın başçavuşun anlattıklarından bir kısım şöyle:
“Genellikle ağaçların arasında görünmediğimiz noktalara gizlenir, sonra birden ortaya çıkar, “Gel buraya, kimliğini göster” derdik.
Şiddet var mıydı?
Her zaman.
Ne tür?
Öncelikle taciz. Ayakta bekletmek, çünkü onları yakalamak için erkenden kalkmak zorundaydık, yarım saatte 30 kişiyi avlayabilirdiniz.
Amaç onları gözaltında tutmaktı. Adamı yakalamak, oturtmak ve diğerlerini beklemek zorundaydınız. Bu yüzden onları yakalıyor ve hazırolda bekletiyorduk.
Hazırolda?
Evet, hazırolda ve çok meşhur bir devriye tekerlemesi vardı (Wahad hummus, wahad ful, ana bahibbak Mishmar HaGvul- Bir tabak humus, bir tabak fasulye, seni seviyorum devriye) bunu söyletirdik. Söyle ve zıpla. Tıpkı çaylaklara yaptığımız gibi, hani anne-babaları onlar temel eğitimden geçerken kıyametleri koparıyor ya. Aynı şeydi. Sadece biraz daha kötüsü. Eğer biri gülerse ya da askerler güldüğüne karar vermişse, yumruğu yerdi. Neden güldün? Bam, bir yumruk. O yumruğu yemek için gülmesine gerek de yoktu. Neden gülüyorsun? Bam.
Bu ne kadar sürüyor?
Saatlerce sürebilir. Askerlerin ne kadar sıkıldığına bağlı. Bunu 2 saate kadar uzatanlar vardı. 8 saatlik vardiya, nasıl geçirirsen geçir.
Kimler hazırolda bekletiliyor?
Herkes, her yaş grubu.
Kadınlar? Çocuklar? Yaşlılar?
Evet, kim denk gelirse hazırolda bekler. Kadınlar ve yaşlıların gitmesine izin veren duygusal askerler vardı. Yaşlılara eziyet eden askerler de vardı. Her toplulukta olduğu gibi, bu birlikte de bazı askerler daha çok taciz ediyordu, bazıları daha az. Bazılarının hiç yaş sınırı yoktu, herkesi taciz ediyorlardı.”
Sessizliği bozan ve yaşananları anlatan böyle yüzlerce İDF askerinin anlattıklarını okudum. Onlar yapılanların yanlış olduğunu bilen, buna karşı çıkmaya çalışan ancak gücü yetmeyen insanlar. Bu sistematik zulmü birinci ağızdan anlatan işgalci ülkenin askerleri. Çoğu askerlik görevleri bitip normal yaşantılarına dönmüş ama vicdanları rahat olmayan insanlar.
Kitapçıklarındaki şu ifadeyi de eklemeden geçmeyeyim;
“Bu, ayrıca var olan gerçekliği bildiği halde inkâr eden inatçı çoğunluğa karşı da bir dik duruş. Bu, İsrail toplumuna ve liderlerine, çalışmalarımızın sonuçlarını değerlendirmek için acil bir çağrı.”
Sesleri çok duyulmamış olsa da bir internet siteleri var, itirafların tamamını oradan da okuyabilirsiniz. İsrail toplumunun büyük çoğunluğu gerçeklerin konuşulmasından hoşlanmıyor ve STK’nın kapatılmasını savunuyor olsa da içlerinde insanlığını yitirmemiş, bu ahlaki erozyonun farkına varmış bir kesimin olduğunu bilmek iyiliğin her zaman her yerde var olduğuna dair de bir işaret.