Ofisine ziyarete gittiğim arkadaşım, çalan telefonu alıp kısa bir görüşme yaptı. Hasbihal ile başlayan sohbet, sonrasında “olur”, “olmaz”, “abi canımsın etme” gibi tatlı sitemler ve serzenişlerle devam etti. En sonunda “canın sağ olsun, biz kardeşiz” gibisinden bitti. Telefonu kapatır kapatmaz ise arkadaşımdan normalde sık duymadığım türden bir iki küfür savurdu. Biraz önce oldukça samimi ve sıcak konuştuğu kişiye söylediği sözler ne yalan söyleyeyim bende de şaşkınlık ve güvensizlik oluşturdu. Acaba ben çıkınca bana da aynı şeyleri söyler mi diye düşünmeden edemedim.
Aklıma o an, Bakara suresinin 3. Ayeti geldi. Allah, müminlerden bahsederken onların “gaybe iman” ettiklerini ifade eder. Çoğu bilgin tarafından, var olduğu bilinen ama duyular ile hissedilemeyen bir varlığa inanmak olarak açıklanan “gaybe iman” kavramı, ilk dönemdeki bazı bilginler tarafından “gaybde iman” olarak açıklanmıştır. Ayetlerin devamında ise inanmayanların özelliklerinden bahsedilir ki 14. ayette ise müminler ile karşılaştıklarında “inandık” diyen ancak onlardan ayrıklarında ise bunu reddeden kişiler anlatılmaktadır. İşte aklımdan geçenler bunlardı.
Spinoza, erdemli kişiyi duygularını akıl süzgecinden geçiren kişi olarak ifade eder. Yani kişi hissettiklerini, davranışlarını, söylemlerini ve toplumun kendisine yüklediği sorumluluk ve kuralları akıl süzgecinden geçirip onu tanımlayarak içselleştirdiği zaman erdemli bir insan olur. Ahlak kurallarımız da böyle bir şey aslında. Bir insana kötü söz söylemek eğer ahlak dışı bir şey ise bunun hem kişi ile karşılaştığımızda hem de kendi başımıza kaldığımızda geçerli olması gerekmektedir. Kişi ile toplum, kişi ile doğa, kişi ile kişi arasındaki sınırları ve ilişkiyi belirleyen ahlak kurallarının kişi tarafından içselleştirilmediği durumlarda, muhatabın gözlemi altında değilken bu kuralları çiğnemesi olasıdır.
İşte tam da bunu yaşamıştım. Telefon kapanır kapanmaz ahlak kuralları bir anda rafa kalkmıştı. Bunlar hızlıca zihnimden geçerken arkadaşımla göz göze geldik. O an, kuralların hâlâ geçerli olduğunu fark etmiş olmalı ki uzun uzun karşıdaki kişi ile ilgili durumunu bana anlattı. Ne yalan söyleyeyim, pek dinleyemedim.
İçinde yaşadığımız toplumun bize öğrettiği tüm değerleri, kuralları, öğretileri her gün tekrar tekrar sorgulamak, eleştirmek, akla uygun ise içselleştirip tutarlı, samimi ve içten bir şekilde yanımızda kimse olmasa bile uygulamak için yapmamız gereken en şey olsa gerek. Buna gaybde de ahlaklı olmak diyebiliriz.