Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Hayalimiz Ustura Ağzı mı Yoksa Balık Sırtı!

Hayalimiz Ustura Ağzı mı Yoksa Balık Sırtı!

Varlık içinde bizi ayrı kılan, özel bir yerde konumlandıran tarafımızın başında galiba bütün duyularımızı etkileyen hayalimiz gelir.

Kendiliğimizi fark etmeye başladığımızda hayalimiz de hiç durmayan bir saat gibi işlemeye başlar. Ölünce durur yahut o durunca biz çoktan ölmüş oluruz.

Soğuk gerçeklik onun daima önüne çıkıp her gün parça parça öldüğümüzü hatırlatarak hayatı daha sade ve sakin yaşamamızı hatırlatsa da hayalin hiç de umurunda olmaz. O, bildiğini okur. Hedeflediği yaşama ulaşmak için durmadan bedeni ardından koşturur. Ve bir gün beden de yorulur ama hayal hiç yorulmamış gibi atını dört nala koşuşturur. Atın en azgın vakti olan tay hali gibi rahvan olmaya devam eder. Nice zaman sonra yorulduğunu hisseder. Arkasında ya bir yığın enkaz ya da kutlu bir miras bıraktığını anlar. Lakin geç kalır. O, artık yalnız başınadır.

Hayalimiz en saf hakikatimizdir. İster iyilik kervanında ister kötülük bulvarında olsun hayalimizle varlığımız görünür. O, bütün kirlenmelere rağmen asla beyazlığını kaybetmeyen bir iyilik boyutunda bütün temizlenmelere rağmen de gittikçe zifiri karanlığı artan bir kötülük boyutundadır.

Hayalimiz kadar varız ve hayalimizde varız. O, irademizin motor gücü, duygularımızın en hassas tartısı hükmünde bizde yer eder. Hatta bizi insanlığımızdan edecek kadar keskin bir ustura ağzı ya da bütün varlığı huzura kavuşturacak bir balık sırtı gibi hallere bürünecek garip tarafımız ve insan olma durumumuzdur hayalimiz.

İrademiz parçalandığında, gönlümüz kirlendiğinde, aklımız yolunu şaşırdığında hayalimiz en acımasız ustura ağzına döner. Kendinden başkasını görmez. Hele aklı ve gönlü arkaya atıp hazzı ve arzuyu önüne alıp yollanmaya başlarsa kim çıkarsa karşısına ustura ağzı gibi onu keser.  

Hayalimizin bir de gayesi var. Asıl insan olma durumumuz bu gayeyi işletme becerimize dönüktür. Büyük sınavımız da burada(n) başlar.

Ömür geçmiş, yaşamdan çok yaş almış ve hayalin sadece fantezisini yapmışsak o zaman işimiz zor.

Yaşamın her devresinde neredeyse her meslek bir yemin metniyle ahlakilik boyutunu insanlığa deklare eder. Mamafih çoğu zaman bu ahlakilik durumu sadece metinde kalır. İnsan da bu duruma çabuk alışır ve aldanır. Gayemiz vasıtalarımızın emrine girer ve yeni bir normal oluşur.

Bir esnaf manifesto olarak Ahilik metnini tekrarlayarak ticarete atılır. Hatta insanların büyük kısmı bu teşkilatın hayaline uygun gayeyle yol alırlar. Günümüzde en acımasız şeklini gösterdiği gibi hayal yolunu şaşırınca tüccar da bir canavara dönüşür. Bütün gayesi sadece kendilik nesnesinin tatmini olur. Elde ettiği varlıkla dünyayı yaşama arzusunun dehlizinde kaybolur. Hayalinin bir canavara dönüştüğünü fark etmez. Dününü unutur yarınını akla getirmez. Anı yaşamanın hazzıyla hayalini işlettirir. İhtiyacından fazlasının onun olmadığını bilmez. Kınadığı her şeyi yaşamaya başlar. Kefeninin cebi deliktir. En büyük kötülüğü başta kendisine sonra ailesinedir. Ve insanlık kulesinin en üst taraflarından düşerek büyük darbe alır. Lakin hayali bunu ona hissettirmez. Çünkü kazancı hayalidir. Sürekli onu kamçılayan ve denetlenemez arzunun koşusunda yol aldıran bir yabani varlık durumundadır.

Mesela bir memur kazandığına göre bir hayal kurunca onurlu bir yaşam elde eder. Hayalinin gayesinin kutsallığı onu insanlık kulesinin en üst tarafına yükseltir. Böyle onurlu bir yaşamda memur ne müstebittir ne de müsrif. Ayağını yorganına göre uzatır. Hayalinin gemini eline alır. Ömrünün en onurlu zamanlarını yaşar. Ne arsızdır ne de hırsız. Ne zalimdir ne de mütehakkim. Ne izansızdır ne de vicdansız. Ne tomruk gibi kaba kerestedir ne de kaya gibi ruhsuz nesne. O tadına doyum olmaz bir sadelik ve estetiktedir. Hikmetle işini yapar işi olmayan işlere de burnunu sokmaz. Memur olduğu her kurum veya kuruluş insana huzur verir ve insan orada insan olduğunu bir kez daha hatırlayarak ihtiyacını görür hanesine geri döner. Ta ki kazancına göre değil de hayaline göre bir ömür sürme tuzağına düşünceye kadar. O memur gider yerine kabalıkta sınır tanımayan iş yapmazlığın kitabını yazan, vazifesini her muhtacın başına kalkan bir de vicdanı sadece cüzdanı olan arsız veya namus(kanun)suz memur oturur o güzelim koltuğa. Ne yazık ki artık memur için esaret başlamıştır. Hem de önce evdekilerinin esiri olur. Sonra hayaline göre elde edeceği kazancın yollarını bulmanın esiri olur. Bir ateştir düşer yüreğine ve bir kargaşadır sarar her tarafını. Kendi gibi olmak yerine hep başkası gibi olmak hayali önüne çıkar. Bilhassa meşru olmayan ve hak edilmemiş güzel yaşama arzusunun bataklığına düşünce tek çare gelirini artırmaktır. Yol ne olursa olsun; ister mazlumun ahı ister başkasının günahı ister bütün halkın hukukunu ayaklar altına alan ahlaksızca kazanmanın dayanılmaz normalliği.

Ve ben çok mutsuzum hayaline göre hak etmeden kazancını artıran insanlarla bu kadar çok karşılaşmaktan. Ve bu durumun yeni normal olması canımı çok acıtıyor. Başım belada değil sadece ruhum ıstırapta ve gönlüm büyük huzursuzluğun içinde sürekli bu insanlarla ve her yerde karşılaşır olmaktan.

Nolursunuz hayalinize göre hakikati incitmeyin. Kendi çöplüğümüzü doldururken dünyayı kirletmeyelim. Çok kazanmak için onurumuzu ayaklar altına almak yerine bereketli bir yaşamla insanlığımızı kurtaralım.

Bediüzzaman Said Nursi(R.A.)'nin dediği gibi unutmayalım gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenâsi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.

Derdimizi ve dahi çaresini de şöyle özetler: Bütün ihtilâlât ve fesadın asıl madeni ve bütün ahlak-ı rezilenin muharrik ve menbaı, tek iki kelimedir:

Birinci kelime: Ben tok olsam, başkası açlıktan ölse bana ne.

İkinci kelime: İstirahatim için zahmet çek; sen çalış, ben yiyeyim.

Birinci kelimenin ırkını kesecek tek bir devâsı var ki, o da vücub-u zekâttır. İkinci kelimenin devâsı hurmet-i ribâdır. Adalet-i Kur'âniye âlem kapısında durup, ribâya: “Yasaktır, girmeye hakkın yoktur.” der. Beşer bu emri dinlemedi, büyük bir sille yedi. Daha müthişini yemeden dinlemeli.

Sakın geç kaldık diye ümitsizliğe düşmeyelim! Çünkü güne Müslümanca uyanan  ve onu Müslümanca yaşayan her insan insanlığın ümidi Allah’ın müşahhas bir rahmetidir inşallah vesselam.

Güncellenme Tarihi
  • 17 Ağustos 2025, 08:19
Yazının Adı
Hayalimiz Ustura Ağzı mı Yoksa Balık Sırtı!