Ne kadar özeliz? Özel olmak zorunda mıyız? Özel olmak ne demek? Yaptığımız işleri büyük bir başarı ya da özel bir şey olarak görmek ne kadar doğru? Buna gerek var mı? Herkesin içinde kahraman olmayı özleyen bir çocuk var mı? Bilmiyorum. Giovanni Drogo bunu bize oldukça iyi anlattı. İtalyan yazar Dino Buzzati’nin 1940 yılında yayınlanan romanı Tatar Çölü’nün başkahramanıdır Drogo.
Yeni mezun, rütbeli bir asker olarak ilk atandığı yer olan Bastiani kalesinde kendisini bekleyen maceraları düşlerken onun başına hiçbir şey gelmiyor. Bir asker için akılda kalıcı, sarsıcı, mesleğini ve aldığı eğitimleri kullanma fırsatı veren veya travmatik hiçbir hadise yaşamıyor. Ve bir gün kendisine şu soruyu soruyor. “Ya, aslında yanılıyorsa? Ya, gayet sıradan bir yazgıya sahip sıradan biri olarak yaratılmışsa?”
Günleri su gibi akıp geçerken o yıllarca kendisini kahraman yapacak olayı bekledi. Hiçbir vukuatın çıkmadığı uzun sınır nöbetlerine giderken tek arzusu kendisini var edecek olan düşman ile karşılaşmaktı. Ama o düşmanla hiç karşılaşmadı Drogo. Karşılaştığı şeyler oldukça sıradan olaylardı. Nöbette şarkı söyleyen veya volta atan askerler, gecenin karanlığı, doğanın sessizliği ve düşmanın gelmeyişi. Drogo “zamanla kalp atışlarının yaşamı hızla parçalara ayırdığını” fark ediyordu sadece.
Hiçbir tehlike barındırmadığını sonradan öğrendiğimiz bir olay sırasında ölen arkadaşı Angustina için Kale komutanı Ortiz “Kahraman oldu, evet kelimenin tam anlamıyla kahraman oldu, halbuki ateş eden falan yoktu. Onunla birlikle olan herkes için aynı tehlike vardı, onlara göre hiçbir avantajı yoktu, sadece belki daha kolay ölme üstünlüğüne sahipti. Sonuçta diğerleri ne yaptı? Diğerleri için o gün, aşağı yukarı diğerlerinden farksız bir gündü” demişti. Ama bu kahramanlık bağlı oldukları üst birimlerce sadece gereksiz bir olay ve rakamdan ibaretti.
Bazen biz de işimizi yaparken bu hislere veya isteklere kapılabiliyoruz. Hele hekimlik mesleğinde bunun oldukça fazla olduğunu görüyorum. Yapılan bir işlem, tanı konulan bir hastalık, yapılan bir ameliyat, bir tüp bebek işleminin başarılı olması vs. Takip ettiğim hekim arkadaşlarım bunları sosyal medya ortamlarına farklı amaçlarla koyuyor olabilir tabi. Ama o kadar çok sayıda yapılıyor ki bu işler. Bunun sıradanlığını görmek için sadece etrafa bakmak yeterli.
Farklı meslek gruplarına baktığımda onlarda benzer eğilimler olduğunu gördüm. Devasa araçlar, hızlı arabalar, bakarken başımızın döndüğü yükse binalar ve bunları yapan işçiler, mühendisler, müteahhitler ve alıcılar. Aynı arabayı tamir eden tamirci ile kullanan sürücü benzer duyguları yansıtıyor dışarı. Bir şeyleri kendisinin gerçekleştirdiğini yani. Drogo’yu okuyunca aklımda gayet sıradan işler yaptığımızı düşündüm. Ya, aslında yanılıyorsak? Ya, gayet sıradan bir yazgıya sahip sıradan biri olarak yaratılmışsak?