Doğanın süsü olan çiçekler elbette güzellikleriyle edebiyat tarihinde önemli bir yere sahip. Klasik Türk şiirinde farklı özellikleri sebebiyle sümbül, gül, lale, yasemin gibi çiçekler şairlerin duygularını aktarmada kullanılmış.
Klasik İngiliz edebiyatında da şairler, yazarlar çiçekleri aracı olarak kullanmışlar.
Robert Browning “Gurbetten Ev Düşünceleri”nde “düğünçiçeği”nden şöyle bahseder:
“Düğün çiçekleri, küçük çocukların çeyizi
Bu gösterişli kavun çiçeğinden çok daha parlaklar”
Browning’in parlaklığına dikkat çektiği bu çiçekten Shakespeare hep “deli goncalar” diye bahseder.
“Yakasının üstüne
Bir iğne kondurmuştu
Yüksek topuklu pabuçlarına
Taktığı bağcıklar çıkardı ta konçlarına
Bir papatyaydı o ah, bir çuhaçiçeği” (Değirmencinin Hikayesi)
Bizim şairlerimizi de büyülemiş olan nergis bakın İngiliz şairlere neler yazdırmış:
“...nergisler
Kırlangıçtan önce gelirler ve
Güzellikleriyle Mart rüzgarlarını alırlar.” William Shakespeare (Kış Öyküsü
“Bir bulut gibi yalnız dolaştım
Vadiler, tepeler üzerinde süzülen
Ve bir kalabalıkla karşılaştım
Bir sürü altın nergisle birden” William Wordsworth (1807)
Çiçekler ve şiirden bahsederken elbette menekşe( hercai)ye değinmemek olmaz. Shakespeare’in Bir Yaz Gecesi Rüyası’nda Puck isimli peri hercaimenekşeyi aşk iksiri olarak kullanır ve ortaya şu dizeler çıkar;
Oysa ben gördüm okun nereye saplandığını
Bu küçücük bir menekşeydi,
Önce bembeyazken, mora dönüştü aşk yarasıyla…
Güzelliğiyle kokusuyla edebiyatta özel bir yere sahip olan gül şair William Cowper’a şöyle yazdırmış;
“Bu zarif gülü, daha az sarsmış olsaydım,
Sahibiyle biraz daha açabilirdi,
Ve hafifçe niyaz ederek dökülen gözyaşının ardından,
Belki de bir tebessüm gelebilirdi.” (1783)
Aşk fallarının çiçeği papatyayla bitirelim yazımızı. İngilizlerin onlarca yabani çiçeği arasında en çok papatyayı seven Geoffrey Chaucer İyi Kadınlar Efsanesi Şiirinde elliden fazla dizeyle bu çiçeği överek noktayı koyar;
“Papatya, namı diğer günün gözü,
Tüm çiçeklerin sultanı” (14.yüzyıl)
Gönül bahçeniz en güzel çiçeklerle dolsun…