Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Kendi Gölgesinden Korkmak!

Kendi Gölgesinden Korkmak!

Sosyal yaşam iş birliğine, güvene, paylaşmaya, sorumluluk almaya, iletişime ve yardımlaşmaya dayanan bir süreçtir. Bu dinamiklerden yoksun bir sosyal yaşamda insanın huzurlu olabilmesi neredeyse mümkün değildir. Bir davranışın normal olup olmaması da bu bağlamda değerlendirilebilir. Eğer bir davranış; iş birliğine, güvene, paylaşmaya, sorumluluk almaya, iletişime, yardımlaşmaya ve birbirini sevmeye ve anlamaya hizmet ediyor ise normaldir. Eğer bir davranış yukarıda bahsedilen dinamiklerin oluşmasına değil azalmasına hatta yok olmasına hizmet ediyor ise normal değildir. Örneğin bir kişi çok çalışıyor, gecesini gündüzüne katıyor, evini, eşini, çocuklarını işine engel olarak görüyor ise bu kişinin iş görme davranışı normal değildir. Çünkü böyle bir döngüde olan kişi ne huzura ne de huzurlu olmaya hizmet edemez.  Çünkü huzurlu olabilmek için sevmek, çalışmak ve diğer insanlarla yapıcı iletişim kurabilmek gerekir. Bu özelliklerden yoksun insan kendi gölgesinden bile korkar hale gelmiştir. İnsan bırakın bir başkasından kendi gölgesinden bile korkar hale gelme durumu ile nasıl baş etmektedir?

Bu dinamiklerden yoksun insan ister istemez biraz daha içine kapanmak zorunda kalmaktadır ki ancak bu şekilde kendi bütünlüğünü koruyabilmektedir ya da günümüz insanına benlik bütünlüğünü koruyabilecek başka bir yol kalmamaktadır. İnsan oğlunun üç temel korkusu; ölüm, diğer insanlar ve kendi zihnidir. İş birliğine, güvene, paylaşmaya, sorumluluk almaya, iletişime ve yardımlaşmaya hizmet yerine bu dinamiklerin oluşmasını engelleyen insanın en büyük korkusu kendi zihni olabilmektedir. Günümüz insanı bu bağlamda katlanılması çok zor bir paradoks yaşamaktadır. Zorlandığında ya da yardıma muhtaç olduğunda kaynak olarak gördüğü ya da göreceği insan onun en çok korktuğu varlığın da kendisidir. Bu paradoksun oluşturduğu psikolojik baskıdan kurtulmanın en işlevsel yolu hem kendinden hem de başkalarından kaçmaktır ki bunun en bilinen yolu içine kapanmaktır. Bunun sonucunda insan hem kendisinden hem de başkasından her geçen gün biraz daha uzaklaşır olmuştur.

İnsanoğlu korkmadan ayrılabileceği ve kaygı duymadan sığınabileceği bir kaynağa her geçen gün biraz daha muhtaç hale gelmiştir. Bu sığınak bir başka insandır. Çünkü insanın zehrini insan alır diye çok güzel bir söz vardır. Günümüz insanı bırakın zehri almayı aksine zehir enjekte eder hale gelmiştir. Bu durumda insan bir başka insanın sığınak olma görevini yerine getirecek suni diyebileceğimiz sığınaklar oluşturmuştur. Bu sığınaklar; televizyon, internet, cep telefonu ve bilgisayardır. Bu kaynakları kullanma tarzımız nedeniyle komşuluk, hasta ziyareti, paylaşma ve iletişim gibi ruhumuza nefes aldıran yaşantılarımızı unuttuk. Aile üyeleri bir odadan diğerine mesaj çekerek “hd ymk hzr=hadi yemek hazır” şeklinde iletişim sağlayınca, insan kışın soba ile ısınan evlerin ne kadar işlevsel olduğunu anlıyor. Belki üşüyorduk hatta donuyor olabilirdik fakat insan olmanın en temel özelliği olan iletişimi ısınmak için gelinen sobanın başında insan insana ve insanla birlikte yapardık. Fiziksel üşüme vardı fakat sohbet ruhumuzu ısıtırdı.

İnsanın kendisinden uzaklaşarak benlik bütünlüğünü korumaya çalıştığı yollardan biri de diğer insanların hata ve eksiklikleridir. Etkileşimde olduğu insanların hata ve kusurları arasında kaybolacağını düşünen insanoğlu kötülüğü örtmede gece gibi iyiliği yaymada gündüz gibi olma anlayışından uzaklaşmıştır. Bu durum ister istemez gıybet ve iftira olgularının yaygınlaşmasına neden olmuştur. Kendi benlik bütünlüğünü koruma refleksi haline gelen dedikodu normal bir davranış gibi algılanmaktadır. Birisi hakkında konuşmak ki bu asla o kişinin hoşuna gidecek bir içerikte değildir, insanı rahatsız etmiyor aksine emin olmadığı, kötü bir şeyi ve söylediğinde de kimseye faydası olmayacak olan bir durumu söyleyememesinden rahatsız hale gelmiştir.

Sonuç olarak, günümüz insanının ruh sağlığını ve benlik bütünlüğünü korumak için başvurduğu yöntemler ruh sağlığının bozulmasına neden olmaktadır.

Kendisi ile baş başa kalmaya tahammülü olmayan insanlar yansıtılmış psikolojik nedensellik ile herkesi kendine karşı olarak görmektedir. Dış uyarıcıları bir tehdit olarak algılayan insanın yapacağı şey ya bunlarla savaşmaktır ya da bunlardan olabildiğince uzaklaşmaktır. Umarım günümüz insanı savaştığı ya da uzaklaştığı kişi/kişilerin kendisi olduğunu çok geçmeden fark eder.

Güncellenme Tarihi
  • 03 Ağustos 2025, 00:19
Yazının Adı
Kendi Gölgesinden Korkmak!