Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Kendinden Kaçmanın Yolu: Anı Yaşamak Yerine Anı Kurtarmak

Kendinden Kaçmanın Yolu: Anı Yaşamak Yerine Anı Kurtarmak

Bugün uzun zamandır yapmadığım sabah yürüyüşlerini yeniden başlatma kararı aldım. Yiyecek biriktirmeyen fakat rızkından emin olarak rızkını arayan “canların” hızlı fakat telaşlı olmayan gayretlerini izlemek her zaman huzur verici olmuştur benim için. “İşbirlikçi rekabetin” nasıl olacağını düşündüğüm bu günlerde sanki bu soruma cevap vermek için kendi aralarında yarışıyorlar gibi rızıklarını arıyorlardı. Sadece bu soruya değil, anı yaşamanın nasıl olacağını da gösterme çabalarını fark etmiştim. Yiyecek biriktirme telaşları yoktu, çünkü onlar rızıklarına kefil olana imanları tamdı ve bu güvenle hızlı fakat telaşlı değillerdi.

İnsan da keşke böyle olsaydı diye içinden geçirdim ve hayatı bu şekilde yaşamış olsaydık dünya nasıl bir yer olur diye hayal kurmaya başladım. İlk olarak aklıma gelen, “insan bu dünya için yaratılmadı” sözü geldi.  Hangi dünya için yaratıldık o zaman ve bu dünyada olmanın o dünya için anlamı nedir diye sordum kendime. Aklıma bir sürü bilindik cevap geldi ve bu cevapları bilen ve söyleyen binlerce insan gördüm, duydum ve okudum. O halde neden bu kadar mal biriktirmeye çalışırken hızlı ve telaşlı bir şekilde her şeyden en fazlasını ve en güzelinin bizim olması için birbirimizle daha doğrusu kendimizle savaşıyoruz?

Bizdedir fakat bizim değildir, anlayışı ile sahip olduğumuzu düşündüğümüz şeylerden yararlanmanın en işlevsel yolu nedir? Bu soruyu cevap verirsem hayalime de kavuşurum. Dünya sevgi ile paylaşılan, işbirliğinin verdiği huzurun olduğu ve insanların kendi olmaları için korkmadıkları bir yere dönüşür. Böyle bir dünyada yaşamayı herkes ister fakat dünyanın bu şekle dönüşmesini herkes başkasından çoğu zamanda dünyanın kendisinden bekliyor. Böyle bir dünyada yaşamayı hak edecekler listesinde herkes kendisini ilk sıraya koyar. Dünyayı bu günkü haline kimler getirdi listesinde ise hiç kimse kendi ismini yazmaz!

Bu düşünceler içinde, birbiri ile çelişen duyguların oynadığı bir pinpon topu gibi hissetmeye başlayınca yürümemin de yavaşladığını fark ettim. Hayalim ile gerçekliğin ne kadar uzak olduğunu bir banka oturunca anladım. Fiziksel ve duygusal yorgunluğun eşleştiği bu anda anı yaşamanın ne kadar can yakabileceğini tahmin etmek değil artık biliyordum ve yaşıyordum. Hayalimdeki dünyaya ulaşmanın ne kadar uzak hatta imkânsız olduğunu akşamdan sabaha kalan “insan davranış kalıntılarının” her biri bir delil niteliğindeydi. Her köşeden dün akşam burada oturan, yiyeceğini yiyen, içeceğini içen ve sohbetini yapan insanlardan ne kendileri ne de bir başkası bir daha buraya gelmeyecek, bu yüzden yiyecek artıklarını ve içtikleri içeceğin kutularını yere attılar.  Yiyemediklerini kimse oturmayacak diye bankların üstünde bıraktılar, kimse oynamayacak diye voleybol ağını yırttılar, kimse maç yapmayacak diye kalenin filelerini parçaladılar, kolayca girilsin ve çıkılsın diye tel örgüleri söktüler!

Öğrencilere “Çevre Bilinci Kazandırma” konulu bir konferansa katılmıştım. Konuşmacı, çevre bilincine ilişkin hazırlamış olduğu sunumda, bir karganın yerden aldığı çöpü çöp kutusuna attığını göstermişti. Bu görsel katılımcılardan çok alkış almıştı. İnsanların yapması gereken fakat yapmadığı bir davranışı bir hayvanın yapmış olması ne kadar can yakan bir şey olmasına rağmen katılımcılar bir zafer kazanmış gibi alkışlamışlardı. Bu alkış performansının altındaki temel motivasyon neydi? Alkışlayanlardan her biri kendi kendine ben çöpleri çök kutusuna atıyorum, atmayan yanımdaki fakat neden bu kadar alkışlıyor onu anlamıyorum? Yanındakinin onun hakkında aynı şekilde düşündüğünün farkında değildi, hakem maçın sonucunu beraber diye ilan etmiş olsa dahi, herkes kazanan kendisinin kaybeden ise yanındaki olduğunu düşündüğü için herkes galip! Gerçek sonuç,  herkes kaybetti.

Çocuk yaptığı davranış yetişkin beklentilerine ve standartlarına uygun değilse yanlıştır. Bu yanlışa ilişkin çoğun farkındalığını artırmak için “niye” ve “neden” ile başlayan, aynı davranışın tekrar ortaya çıkmasını engellemek için tehdit ile devam eden cümleler kurulur. Böyle bir durumda kalan çocuk anı kurtarmak için ısrarla inkâra (ben yapmadım) başvurur. İnkâr onun bildiği ve ona verilen bir kendini savunma silahıdır. Ebeveynlerin şemalarında çocuğun inkârı “yalan” bilişsel yapısının ışıklarını yakarak telaşlarını daha da artırmaya başlar. Sürekli neden ve niçin ve tehdit edilerek bazen de küsülerek yetiştirilen çocuklar yetişkin yaşamda anı değil anlık yaşamayı öğreniyor. Çocukken anı kurtarma temelli benlik bütünlüğünü koruma yöntemleri yetişkin yaşam tarzının da ana temasını oluşturabilmektedir. Bu bağlamda günümüz insanlarının davranışlarının Psiko Dinamiğine ilişkin aşağıdaki çıkarımlar yapılabilir.

  1. Anı yaşamaya değil anı kurtarmaya çalışan insanlar.
  2. Geçmişe değil geçmişin sahip olduğu insanlar.
  3. Korku ile değil korkuda yaşayan insanlar.
  4. Kendi ile değil kendinde yaşayan insanlar.
  5. Geçmişi değil geçmişte yaşayan insanlar.
  6. Geleceği değil gelecekte yaşayan insanlar.
  7. Hayalle değil hayalde yaşayan insanlar.
  8. Kendi ile barışan değil kendi ile savaşan insanlar.
  9. Kaygı ile değil kaygıda yaşayan insanlar.
  10. Kendini başkasında yaşayan insanlar.
  11. Önce birisi sonra binlercesine ve en sonunda hiçbirine dönüşen insanlar.
  12. Psikolojik dilenciye dönüşen insanlar….

 

Güncellenme Tarihi
  • 28 Mayıs 2023, 00:00
Yazının Adı
Kendinden Kaçmanın Yolu: Anı Yaşamak Yerine Anı Kurtarmak