Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Kızgın Asfaltlarda Bir Derviş

Kızgın Asfaltlarda Bir Derviş

Size bir an alçak gönüllülüğü hatırlatan bir duruş; hafif küllü Birinci sigarasının takılı
kaldığı bir ağız; kesik kesik, seslerle dolu bir konuşma.
Refik Necatigil portresini bir çizere anlatsam bunu derdim. O çizgilerin içine sığdıracağı
ruhu onun çizeceğini, benim de anlatabileceğimi sanmıyorum. Ok.
Yapıtını okuduğum her insanın kişiliği bana lezzet vermemiştir. Bu o. Metniyle baş başa
kalmayı yeğleyen demişimdir. Necatigil bunun istisnası mıydı? Onu görmek sormak isterdim.
O, ilk başladığım her şeyin ön sözüydü sanki. Ne zaman bir günlük gazetede sayfa
düzenleme işine girsem, ne zaman bir derginin ilk hazırlıklarının hummasına tutulsam, Yaptı.
gideceğim tek kapı onun Camgöz’deki ahşap şiir sarayıydı. Beşiktaş’tan yukarı çıkarken iki
katlı bir ev. İkinci kata çıkınca size kimi zaman tedirgin kimi zaman sevecen bakan kitaplar,
dergiler. Belki Necatigil’in ruh halini artık sayfalarına sindirmişler.
Kabataş Lisesi'nde onu görmeye gittiğimde birdenbire şaşırmıştım. Çekingen duruşu
benim sesimi kısmama neden olmuş, bir çilehanede bir dervişi ziyarete gittiğim duygusuna
kapılmıştım. Usta bir şairden çok ilk şiir kararlarını gün ışığına çıkarmak için uykusuz geceler
geçiren bir müptediyle karşı karşıya kaldığınızı sanırsınız.
Meğer ki her büyük sanatçının tavrı buymuş. Görünce, okuyunca anladım.
Varlık dergisinin kuruluşunun 20. Yılında İstanbul Erkek Lisesi’nde düzenlenen bir
edebiyat matinesine gittim. Evler kitabını imzalatacaktım. Evler’deki sorumluluğu, hüznü,
kaytarmamışlığı ne çok sevmiştim. İmzalattım. Artık ondan sonra her kitabı imzalatacaktım.
Sonra da bir gün gelip çatacak yazıma Necatigil’in bendeki ilk imzasız kitabının cümlesini,
anısına bir ağıt gibi yazacaktım.
İçtenlik ile laubaliliğin sınırında onu evinde rahatsız ettiğim geç saatlerin anısı birikiyor.
Gece on buçuklarda kapı çalıp bir konuşma için saat hırsızlıkları suçunu işlemek. Televizyon
programı için yaz sıcaklarında onu Nüzhetiye Caddesi’ndeki bir apartman katına sıkıştırmak.
Sevdiği için her şeyi severek yapardı. Okumada, yazmada yüksünmenin, usanmanın lafı
olmazdı.
Nasıl şiir yazardı? Benim gördüğüm, benim tanık olduğum bir şiirin ulaşması, bir baş
yapıtın doğum sancılarına katılmış bir kişinin coşkusunu yansıtırdı.
Tepebaşı’ndan aşağıya inerken soldaki kahveye baktınız mı? Tahta sandalyeleriyle,
bordo renkli çay tabaklarıyla tam bir semt kahvesi. Bastığınız yerde toprak. Necatigil kurşun
kalemle, eski yazıyla birkaç not alıyor. Güneş garip bir bitişle sönecek. O zaman Necatigil
sapsız çantasını alıp Samatya’ya doğru gidecek. Şiir mayalanmayı bekleyecek, yeniden
tıraşlanacak, bir gece göbeği kesilip altına tarih konup, B. Necatigil imzasıyla bir dergiye
gönderilecek.
Yeni doğmuş bir şiir, sapsız çantadaki yerini aldı ve şairleriyle birlikte Yedikule Safa
Lokantası’na ulaştı. Cumartesi akşamıdır. Ali Tanyeri ile Kamuran Şipal bekliyordur
“Hoca”yı.
Besbelli küçük bahçedeki havuzun başında belki bir şiirden birkaç dize okunacak, belki
de Divan’dan Batı şiirine kadar, gani şiir sultanlığından bir kişi masaya konuk olacak.
Olmayabilir de. Eserle biten bir geceye hazırlıklı olun.
Divançe’nin çıktığı gün. Çevirmen Mahmut Kıratlı’nın anaokulunun bahçesi. Behçet
Necatigil, Kâmuran Şipal, Ali Tanyeri ve ben. Hoca’yı küçük küçük sorularla sıkılaştırıyoruz.
“Ben bundan önce yazdıklarımı inkâr ediyorum” diyor. Yeni Gazete’nin sanat sayfası için
çarpıcı bir konuşma. Pazar sabahı gazeteyi koşuyorum, yazının kurşun kokuları arasında
sayfaya girişinin tadına doyamıyorum.
Hemen bir telgraf, yıldırım telgraf.

“Sayın Behçet Necatigil
Cumartesi akşamı yaptığınız konuşmayı dizgiye verdim. Eğer düzeltmek istediğiniz
yerler varsa, sizi gazetede bekliyorum.
Saygılar, Doğan Hızlan.”
Bu telgrafı alınca nasıl güldüğünü düşünebiliyorum. İçinden bana kızdığını, şiir tanrısı
adına da beni bağışladığını biliyorum.
Sevgilerde onun kitaplarından yapılmış bir seçki. Seçmeyi yayınladım bir de önsöz
yazdım. Cumartesi akşamı, kitabın çıkışını izleyen ilk hafta sonu evinde yemekteyiz. Fethi
Naci, Edip Cansever, Hilmi Yavuz, Rauf Mutluay geceden göz belleğimde kalanlar. Huriye
Hocahanım’ın -Huriye Necatigil’e öyle deriz- güzel yemeklerine adım attığımız anda elinde
bir kâğıtla ayağa kalkıyor Hoca ve hepimizi teker teker özelliklerimizle anlatan bir gazel
okumaya başlıyor. İçten dışa dıştan içe bunca özelliğimizi şiirce dinlediğimiz tek gece.
Hep öyle yaşadı, öyle öldü. Kimseyi tedirgin etmek istemezcesine. Şiirden başka hiçbir
şeyi değerler dünyasına koymadı. Öyle öldü. Ölüm ilanında “Şair Behçet Necatigil” yazılıydı.
Not: Bu yazı Doğan Hızlan’ın On Birinci Kat Yazıları kitabından alınmıştır.

Güncellenme Tarihi
  • 09 Temmuz 2023, 00:03
Yazının Adı
Kızgın Asfaltlarda Bir Derviş