On beş yirmi yıl kadar önce, işten eve gelince çocuklarımı parka götürürdüm. Kaderin cilvesi, onca yılın ardından bu sefer annemi parka götürmeye başladım. Annem artık kendi başına dışarı çıkamayacak kadar yaşlandığı için, onun yanına gittiğimde dışarı birlikte çıkıyoruz. Kendisini en son ziyaretimde hava aşırı sıcak olduğundan ancak akşamüzeri evinin yakınındaki parka çıkabildik.
Parktaki gözlemlerimden ve annemin arkadaşlarıyla yaptığı sohbetlerden anladığım kadarıyla, küresel ısınma yaşlıları oldukça olumsuz etkilemiş. Özellikle sıcak hava dalgalarının yaşandığı dönemlerde neredeyse hiç dışarı çıkamıyorlarmış. Birçoğunun kalp yetmezliği ve tansiyon gibi kronik rahatsızlıkları varmış. Sıcaklık arttıkça bu hastalıkların etkilerini daha ağır hissediyorlarmış.
Öte yandan, sıcakta evde oturmaktan hem bunalıyor hem de sıkılıyorlarmış. Gündüz saatleri olduğundan, çoluk çocukları iş-güç nedeniyle yanlarına gelemiyorlarmış. Telefonla da arayan soran olmayınca yalnızlık çekiyorlarmış.
Sohbete katılanlardan biri, “Mecburen klimaları açıp altında oturuyoruz,” dedi. Bir diğeri ise, “Biz elektrik faturasından korktuğumuz için açamıyoruz; malum, emekli maaşlarının durumu ortada,” diye ekledi. Duyduklarıma üzülmemek elde değildi ama özellikle elektrik ücretini ödeyemeyeceğini düşündüğü için klimasını kullanamayan yaşlı teyzenin sözleri beni derinden etkiledi.
Eve gelip konu hakkında kısa bir araştırma yapınca, aslında sorunun evrensel olduğunu fark ettim. Örneğin 2003 yılında Fransa’da yaşanan sıcak hava dalgalarında, büyük çoğunluğu 65 yaş üstü olan yaklaşık yetmiş bin kişi ölmüş. O dönemde Fransa’da klima kullanımı yaygın değilmiş.
Bu olaydan sonra tıp çevreleri, sıcak hava dalgalarının yaşlı bedenleri önce yavaşlattığını, sonra durdurduğunu açıklamışlar. Çünkü yaş ilerledikçe vücudun ısıya verdiği tepki azalıyor, terleme mekanizmaları yavaşlıyor, kalp ise daha fazla zorlanıyormuş. Özellikle kronik hastalığı olan yaşlılar, yüksek sıcaklıklarda daha savunmasız kalıyormuş.
Küresel ısınmanın etkilerini bir anda durdurmak elimizde değil. Ama yaşlılarımızı bu yeni iklim koşullarına daha dayanıklı hâle getirmek için birey olarak, toplum olarak ve devlet olarak yapabileceklerimiz var.
İlk adım, bireysel farkındalık. Yaşlı bir yakınınız varsa, sıcak günlerde onları sadece telefonla aramak bile çok kıymetli olabilir. “Bugün dışarı çıkma anne, çok sıcak,” demek; serin bir içecek götürmek; klimayı birlikte açıp biraz oturmak... Küçük şeyler gibi görünse de büyük etkileri olabilir.
Eskiden mahalle kültürü vardı. Şimdi apartmanlarda birbirimizi bile tanımıyoruz. Oysa aşırı sıcaklarda yaşlı bir komşunun hâlini hatırını sormak, onun hayatında büyük bir fark oluşturabilir. Topluluklar içinde, özellikle gönüllüler aracılığıyla yaşlılara yönelik “iklim destek grupları” kurulabilir.
Bazı belediyelerin yaptığı gibi, “yaşlı dostu mahalle” projeleri yaygınlaştırılabilir. Bu projelerde parklar gölgeliklerle donatılabilir, yaşlılara uygun serin alanlar oluşturulabilir. Mahalle bazlı gönüllüler, yaşlılara evde kısa süreli destek hizmetleri sunabilir. Toplumun yaşlı bireyleri yalnız bırakmaması, belki de en etkili uyum mekanizması olabilir.
Yaşlıların sıcak havalardan daha az etkilenmesini sağlamak, sosyal devletin sorumluluklarından biri olmalı. En basitinden, klima yardımı sağlanabilir veya elektrik faturası desteği uygulamaları yaygınlaştırılabilir. Sıcak dönemlerde emeklilere belirli bir elektrik ücreti indirimi sağlanması, onların hayat kalitesini doğrudan etkiler.
Bir zamanlar çocuklarımızı götürdüğümüz parklar, şimdi yaşlılarımızın birkaç saat serin nefes alabilecekleri mekânlara dönüştü. Ama o serinliğin bile her geçen yıl daha da azaldığını hissediyoruz. Küresel ısınma, hava durumu ile birlikte yaşamlarımızın ritmini, ilişkilerimizin sıcaklığını ve yaşlı bedenlerin dayanma gücünü de değiştiriyor. Belki bu değişimi durduramayız ama omuz omuza vererek, yaşlılarımıza biraz daha yardımcı olabiliriz. Çünkü yaşlılık hem bireyin hem toplumun hatıralarıyla yüklü bir mevsimdir ve bu mevsim tek başına yaşanmamalıdır.