Şen dullar bir araya gelmiş bir tarafları hüzünlü geriye kalan her tarafları neşeli bir şekilde konuşmaya başlamışlardı yine.
En büyüğü rahmetliyi derinden bir iç çekerek anlatmaya başladı:
“Kıymetimi çok bilirdi rahmetli. Hiç unutur muyum kendisini ve o günleri. Erken gitti buralardan.
Biliyor musunuz kızlar en çok da kör gözümü öperdi durup durup. İnanın günde birkaç defa kör gözümü öper ve bana derdi ki ‘ah benim güzel hanımım senin bu kör gözün olmasaydı beni kim alırdı.’ Ben de çok gururlanır onun o hürmetine ve sevgisine bayılırdım. Yüreğim yedi yerden kırılırdı. Gönlüm her daim onu sadece onu arzuladı. O, kör gözümü öperken ben de onun güzel yüreğini öperdim. Sonra birden huysuzlanır, hiç konuşmaz, köşesine çekilir uzakları seyreder gibi saatlerce bir kelime etmezdi. Çok erken gitti rahmetli çok erken.
Bir de çok çalışkandı. Akıl almaz derecede çalışırdı. Gece demeden gündüz demeden çalışırdı. İşlerdi şişlerdi dişlerdi. Biraz soluklan herif dünyanın işini sen mi kurtaracaksın. Gel otur bir çift laf edelim derdim. O bunların hiçbirini umursamaz mutlaka başladığı işi bitirmek isterdi. Çok gayretliydi rahmetli çok gayretli.”
“Ay abla aşk olsun sana! Bizim rahmetli gençliğinde de ihtiyarlığında da her zaman aksırırdı tıksırırdı sırtını dönüp yatardı. Ne ağlardı beraber ağlayasın ne gülerdi beraber gülesin. En çok da gittiği yerden gelmemesi beni kızdırırdı. Mübarek adam sanki her çiviye bir torba asmak her gördüğüyle konuşmak zorundaydı. Bazen de öyle garip bir hal alırdı ki hiç peşimden ayrılmazdı. Emin olun kızlar utanmasa kadınların arasında saatlerce kalacak onlardan biriymiş gibi davranacaktı. Kaşlarımı çattığını görünce anlardı hemen oradan ayrılması gerektiğini ama yine de çok rahattı.”
“Ay ablalar siz ne kadar fenasınızzzz! Adamlar rahmetli oldu hâlâ sizden kurtulamadı. Yine onları çekiştiriyorsunuz. Vallahi bizim rahmetli hakkında bir şey söyleyemem ben. Haya ederim. Hatıralarımız gerçeği kadar masum ve güzel kalsın isterim. Şu konuştukları şeylere bak. Yok işlirmiş dişlirmiş şişlirmiş yok aksırırmış tıksırirmiş sırtını dönüp yatirmiş. Siz de hiç edep haya yok mu bunlar ne biçim konuşmalar. Lütfen rahmetlileri üzmeyelim.”
“Hadi oradan cadaloz! Rahmetli hakkında söylediklerini unuttuk sanma. Sen sökül yoksa bak ben hepsini anlatırım şimdi.”
“Vallahi abla hakikati söylüyor. Sen anlat yoksa ben anlatırım rahmetlinin elinden neler çektiğini. Nasıl köşe bucak senden saklandığını. Hem şu mezarlığa her gün gidip gelmeni de anlatmalısın yoksa ben anlatırım bak.”
“Hakikaten kız nedir bu kabristana her gün gidip gelme meselesi herkesin ağzında. Anlatsana senden duyayım bir de.”
“Ay abla vallahi sana aşk olsun. Gerek insan seninle hiçbir şeyini paylaşmaya. Bak terler içinde kaldım. Yok abla bir şey vallahi önemli değil.”
“Kız edepsiz. Hem yok bir şey diyorsun hem de önemli değildir diyorsun.”
“Abla biliyorsun rahmetli peşimden çok koşturmuştu. Ve muradına da ermişti. Bu muradın hiç bitmeyeceğini ve yaşlanmayacağını, hayatımızın hep öyle toz pembe devam edeceğini düşünürdü. Aksi bir durumu konuşmak şöyle dursun hayal etmek bile ona ağır gelir ve durmadan ben senden önce rahmetli olursam şöyle yap böyle yap şöyle yap böyle yap derdi.”
“Ne yap derdi kız!”
“Bir şeyler derdi abla işte. Hepsi gibi o da erken gitti.
Abla sence rahmetlilerin hep erkekler olması sadece kaderleri mi yoksa biz kadınlarda ayrı bir iksir mi var ki o ekber melek bizlere yaklaşmıyor.”
“Tabi yaklaşamaz kızım. Çünkü biz de meleğiz. Rahmetliler hep bizlere melek gibisiniz demezler miydi. O tereslere bir gün melek denildiğine şahit oldunuz mu hiç!”
Meraklı gözlerle ve can kulağıyla rahmetli sohbetini dinleyen genç kız hatta gelin adayı birden yerinden fırladı ve heyecanla bir şeyler konuşmak istedi.
“Ya teyze ben o rahmetlilerle tanışmak istiyorum. Ne kadar güzel ve farklı insanlarmış onlar. Hatta onlarla kanka dahi olabilirim. Ay ne heyecanlı bir şey. Artık çok farklı kankilerim olacak. Hem sosyal medyada da çok beğeni alırım bu tontiş ve sevimli rahmetli kankilerden. Yaşasın yaşasın. Yeni kankilerim oluyor arkadaşlar.”
Neşeli ve mazinin güzelliklerinde seyir eden dullar genç gelin adayının rahmetli sohbetindeki anlamsız dikkat kesilmesine çok üzülmüşlerdi. Rahmetlilerin ruhunu azapta bıraktıklarını düşünerek sohbeti birden kesmişlerdi. Sadece mazi özlemenin ıstırabını değil atiyi anlamamanın acısını da yalnızlıklarına katarak herkes evinin yolunu tutmuştu. Genç gelin adayı ise rahmetli sohbetinin bu ani bitişini anlamsız karşılayarak hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden devam etmişti.