Eylül 1980. Sabah ezanı öncesi evimizin telefonu acı acı çalmıştı. Sabahın köründe hayırdır diyerek koridordaki telefona açan babamın yüzü kireç gibi kesilerek süratlice üzerini değiştirdi.
Çocuk aklı bir anlam verememiştim. 25. yılında istasyonun idareciliğini yapmaktaydı. Normal şartlarda mühendise verilen yetki kendisine uygun görülmüş. Anormal bir durum vardı ki apar topar iş yerine çağrılmıştı.
Lojman ile verici istasyonu arasındaki 10 dakikalık yolu, pencere önünden hızlı adımlar ile gittiğini görebiliyorduk.
Uyku da gitmişti. Farklı bir sabaha uyanmıştık. Lojman yerleşkesinde büyükler, telefonlaşarak neler olup bittiğini anlamaya çalışır iken, radyodan Evrene yayılan bir ses yükseldi.
“Aşk ile yönetime El koyduk.” Yerleşke içerisinde kalakaldık. Çevre kapılar kapatılmıştı.
Rep Rep sesleri yükselmiş, Nizamiyede nöbetçiler artmış, süngüler takılmıştı.
Rahmetli Hasan Mutlucan’ın sesinden kahramanlık türküleri dinliyorduk. Sanırsın yarın taarruz var.
O tarihte internet olmadığından uzun orta kısa dalga verici istasyonlarından yayın yapılırdı.
Dışarıdan kimse gelip konuşmasın diye Radyomuz zapt edilmişti. Sıkı sıkı yönetenlerin duyuruları yapılmaktaydı. Bir ay sonra taşlar yerine oturmuş zaptırab hafifler iken, devrin dayıları çıkmaya başlamıştı.
Alemde yıldızı bol, “komut verenin” bir akrabası, istasyonda nizami olmayan işler var dedikten sonra tan yerinde babamı jeep ile götürdüler. Bir süre haber alamadık. O dönemlerin sorgulamadan soyulduğun günler olması sebebiyle kim vurduya gitmesi an meselesiydi.
Soruşturma ekibi, gündüzleri sorgu, geceleri jeep gezileriyle zanlıyı takatsiz, uykusuz, bırakarak hata yapması, sonrasında suç yüklemeye çalışmaktaymışlar.
İddia; Köylüden domates almışsınız!
Cevap; Aldım salça yaptım. Ücreti mukabilinde
İddia; Köylüye yeraltından su vermişsiniz!
Cevap; Verdim o kuyudan su çıkartılır iken köylü maddi karşılık gözetmeksizin traktörünü getirdi. Suyun çıkartılmasına yardımcı oldu.
İddia; Servisleri kendi çocuklarınızın okul saatlerine göre ayarlamışsınız!
Cevap ; Buyurun talep dilekçesi altındaki imza, dayısı olan beye ait ben değil personelin ihtiyacına göre servisler ayarlanmaktaydı.
Diyerek birçok suçlamadan evrak biriktirmesi her işini titiz yapması neticesinde soruşturma ekibi ikna olup suçsuz bularak bir hafta sonra serbest bıraktılar.
İki gün yataktan, bir hafta evden çıkamadı.
Sinir sistemi çökmüştü. Suç isnat etmek üzere fiziki işkenceye tabi tutulmuştu. Yaş 42 idi ve tüm hedefleri umutları son bulmuştu. 80 yaşında ülke 65’ten sonra koltuktan kopmak istemeyenlerin yaklaşımları sonucunda yorgun yıkılmış beden emekliliğini istedi.
Ona bu iftirayı atanlar memleketin güzide yerlerine tayin edildiler.
Adalet er veya geç tecelli etti lakin dayılar üzerinden yönetim şeklimiz, derin travmalar acılar bırakmıştı.
Devirler değişiyor.
Dayılar değişmiyor...