Türkiye’nin 3. büyük gölü ve içinde adaları var. Adanın adı; Mada...
Akşam üzeri, tarlaların arasından Beyşehir Gölü’nün kıyılarına vardık. Yol kıvrıla kıvrıla gidiyordu. Derken bir köye vardık. Biz bu gece burada kalacağız karavanımızla; sizce neresi uygundur diye sorduk? Göl kenarında manzarası olan bir yere durun dediler; biz de onların dedikleri yere durduk. Akşam vakti köylüler kiraz, vişne tarlalarından dönüyorlardı. Yorgunluklarını da o güzel manzaralı yerde birer birer soluklanarak atıyorlardı. Köylüler kadın erkek hep beraber sohbeti koyulaştırdılar. Biz de aralarına katıldık. Sohbet sohbeti açtı? Gedikli köyünün sakinleri ile konuşurken bu bölge hakkında aydınlandık.
Köyde eğitim oranı çok yüksek, herkes okuyup, iş bulup göçmüş köyden. Bayramda, tatillerde herkes köyüne, kiraz, vişne toplamaya geliyor. Ailelerine destek oluyorlar dönüşte de yorgunluklarını atıyorlar. Köyde kalanlar da çok aydın. Hatta, oradan paylaşım yaptıktan sonra, Antalya’dan pek çok tanıdık çıktı köyden...
Yarın Mada adasına geçeceğiz dedik; orası bizim mahallemizdir, kız alıp veririz Madalılarla dediler. Gece Mada’nın ışıklarına baka baka hayal kurduk.
Sabah kayığımızla o adaya geçecektik.
Kıyıda, bir sürü araba, bir sürü de motorlu kayık var. Arabalarıyla işlerini halledip, kayıklarına binip, adalarına-Mada’larına geçiyorlar köylüler. Mada’lı Ramazan’da ailesiyle birlikte adaya geçmek için kayığına biniyordu; boşu boşuna kürek çekmeyin, binin ben götürüvereyim dedi. Bindik, mâaile, geçtik adaya. Onlar da vişneye gidiyorlarmış; o zaman biz de gelir, biz de toplarız sizinle dedik. 2 saate yakın vişne topladık. Sonunda Ramazan, bir poşet getirdi, bu poşete de, kendinize kirazın vişnenin en iyilerinden toplayın dedi. Topladık vişnelerimizi. Yüzyıllık dut ağacından dut yemeyi unutmayın dediler, uğurladılar bizi.
Karşı iskelede başka bir aileyle daha tanışmıştık. Onlar da Ramazan’ın akrabasıymış, vişneye gidiyorlarmış. Ama şu kiraz tarlasından kiraz almadan bırakmayız dediler. Girdik kiraz tarlasına... Dallar kirazdan yıkılıyor, oradan da koca poşet kiraz verdiler. Bir de hatıra fotoğrafı çektirdim. Artık yeter, elimiz kolumuz doldu derken Huriye’ye rastladık; gelin size, salatalık, soğan, erik vereyim dedi. Şaşkınlık, misafirperverlik, cömertlik...karışık. Sıcacık duygularla bakakaldık...
Huriye, bizim şişme kanomuzla karşıya geçeceğimizi duyunca çok şaşırdı; bakacağım size dedi, İlgiyle izledi bizi.
Mada’dan karşıya geçerken, bir ada daha var, üzerinde de eskilerden bir kilise var. Orayı da ziyaret ettik. Adada bir keçi ailesi yaşıyordu. Niye geldiniz der gibi baktılar bize?
Biz de usulca ayrıldık. Eğitim düzeyi çok yüksek Gedikli’yi, misafirperver Mada’yı ve keçi ailesini arkamızda bırakarak...
Ama bize çok güzel anılar, duygular bıraktı Beyşehir Gölü’nün kıyıları...
Çok sevdik buraları, yine geleceğiz…