Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Sessizce Yanan Hayatlar

Sessizce Yanan Hayatlar

Antalya’da serinlemek için girdiğim bir alışveriş merkezinin asansöründe, bir çiftin sohbetine kulak misafiri oldum. Adam, sıcaktan ve aşırı nemden şikâyet ediyordu. Kadın ise, “Hiç şikâyet etme, nem olmazsa bu sıcak havada orman yangınlarının önüne geçilmez. Yeter ki ormanlar yanmasın, nemin her türlüsüne katlanmaya razıyım” dedi. Muhtemelen hayatımda bir daha hiç görmeyeceğim bu hanımefendiyi içimden sessizce takdir ettim.

Son yıllarda orman yangınları ülke gündemine maalesef kalıcı olarak girdi. Yaz boyunca neredeyse her gün bir orman yangını duyurusuyla karşılaşıyoruz. Haberlerde; yanan ormanlar, gökyüzünü kaplayan siyah dumanlar, kaçan insanlar, yangını durdurmaya çalışan ekiplerle ilgili görüntüler eksik olmuyor.

Orman yangınları nedeniyle insanların yaşadığı kayıplar büyük. Canını, sevdiklerini, evini, geçimini yitiren çok sayıda insan var. İnsanların çekmekte oldukları bu acılara kayıtsız kalmak elbette mümkün değil. Ancak her yangında farkına bile varmadığımız, duyulmayan çok daha sessiz kayıplar da yaşanıyor. Konuşamayan, kaçamayan, yardım isteyemeyen canlılar var.

Yoğun dumanın içinde yönünü şaşırmış küçük bir tavşanı düşünün lütfen. Alevlerin çemberinde kalmış. Nereye kaçsa karşısına kızıl bir duvar çıkıyor. Tüyleri önce isleniyor, ardından alev alıyor. Birkaç adım daha atıyor, sonra yere yığılıyor. Ne bir çığlığı duyuluyor ne de yardım edecek biri var. Belki biz bu anları sadece birkaç saniyelik haber görüntüsüyle izliyoruz. Ama o birkaç saniyede kaç canın yok olduğunu gerçekten biliyor muyuz?

Kaçamayan bir kaplumbağa, yavrularını terk etmeyen bir anne kuş, yuvasında saklanan bir kirpi ve daha niceleri alevlerin ortasında sessizce yok oluyor. Ne gözyaşları görünüyor ne de acıları duyuluyor. Biz fark etmiyoruz bile!

Bitkiler içinse durum daha da trajik. Bazı ağaçlar yangın sonrasında zamanla yeniden yeşerebilir. Ancak yalnızca belli bölgelerde yetişen endemik türler için yangın, tamamen yok olmak anlamına gelir. Orman altı örtüsü yandığında toprak su tutamaz hâle gelir, erozyon artar. Toprak çıplaklaşır ve sessizleşir. Yeniden yeşeren alanlar çoğu zaman eski biyolojik çeşitliliği taşıyamaz. Geride, küle dönmüş bir yalnızlık kalır.

Bir meşe ağacını hayal edin. Belki yüz yıldır orada. Gövdesiyle nice canlıya gölge olmuş, dallarında kuşlar yuva yapmış, toprağı kökleriyle tutmuştur. Ama yangın geldiğinde o da çaresizdir. Alevler gövdesine ulaştığında, önce kabuğu çatlar. Dalları bir bir tutuşur. İçinde bir zamanlar yaşam barındıran kovuklar artık ateşin yuvasıdır. Güçlü gövde saatler içinde içten içe çöker. Ne toprağa direnebilir ne de ateşe! En sonunda geriye, simsiyah bir iskelet kalır. O meşeyle birlikte kuşlar, böcekler, mantarlar, anılar; hepsi yanıp gider.

Peki, bu felaketlerin sorumlusu kim? Elbette ne bir sincap, ne bir ceylan, ne de bir tilki! Sadece insan. İnsanların söndürmeden bıraktıkları mangal külleri, attıkları sigara izmaritleri, ormanda bıraktıkları cam şişeler ve daha niceleri doğanın kalbine atılan bir kıvılcıma dönüşüyor. İnsan dışında hiçbir canlı, yaşadığı yeri bu kadar hoyratça kirletmiyor, menfaatleri için kasıtlı olarak yakmıyor. 

Antalya’da bir asansörde tanık olduğum o kısa sohbet hâlâ kulaklarımda çınlıyor. Çünkü orman yangınları yalnızca ağaçların değil; sessiz canlıların, görünmeyen alt ekolojik sistemlerin, doğanın hafızasının ve insanlığın vicdanının yanışı demek. Her yanan orman, sadece fiziksel bir kayıp değildir. Aynı zamanda doğada ortak yaşamın bir halkasının kopuşudur. Bu yangınlar bize, doğanın sessiz çığlıklarını artık duymamız gerektiğini anlatıyor.

Biz bu çığlıkları duymadıkça; yönünü şaşırmış bir tavşanın, yuvasına saklanmış bir kirpinin, bir meşe ağacının ve onların gölgesinde yaşayan hayatların yok oluşuna ortak olmaya devam edeceğiz.

Unutmayalım; ormanlar yandıkça yalnızca ağaçlar değil, birlikte yaşama umudumuz da küle dönüşüyor. O nedenle orman yangınlarını bir gelecek sorunu olarak ele alıp siyaset üstü bir bakışla milletçe harekete geçmeliyiz.

Güncellenme Tarihi
  • 17 Ağustos 2025, 08:22
Yazının Adı
Sessizce Yanan Hayatlar