Günümüzde kötülüğün arttığına dair inanç toplum içinde giderek güçleniyor. Hemen her kesimden insan kötülüğün eskiden günümüzdeki kadar yaygın olmadığına vurgu yapıyor. Öte yandan genel kabul görmüş insanlık tarihi aslında durumun böyle olmadığını gösteriyor. Bir peygamber çocuğu ve yaratılmış ilk insanlardan birisi olan Kabil’in kardeşi Habil’i kıskançlık nedeniyle öldürerek kötülüğün ilk örneğini sergilemesinden günümüze değin kötülük insanlığın yaşamında tüm yoğunluğu ile varlığını koruyor. Bu durum post modern felsefenin sosyoloji alanındaki uygulamalarına öncülük etmesi ile tanınan Zygmunt Bauman ve toplumsal analizleri ile öne çıkmış bir felsefeci olarak bilinen Leonidas Donskis tarafından ‘kötülüğe dair yeni bir şey yok’ şeklinde ifade ediliyor. Bauman ve Donskis konu hakkındaki görüşlerini ‘Akışkan Kötülük’ adlı kitaplarında açıklarken kötülüğün eskiden de var olduğunu lakin günümüzde rekabetin artması, yalnızlaşma gibi değişen sosyo-ekonomik nedenlerle insanların kötülüğü yadsıyarak yaygınlaşmasına neden olduklarını söylüyorlar. Daha açık belirtmek gerekirse kötülüğün varlığına alışarak zamanla görmezden gelinmesi kötülüğü sıradanlaştırıyor ve potansiyel kötülüğü güçlendiriyor. Ayrıca medya sıradanlaşan kötülüğün yayılmasına katkı sağlıyor. Buradan hareketle de kötülüğün hep var olduğunu, günümüzde de varlığını sinsi bir şekilde devam ettirdiğini ve gelecekte de var olmaya devam edeceğini söyleyebiliyoruz.
Bu durumda ne yapmalıyız? Kötülüğün varlığını kabul ederek, onun sinsi bir hale dönüştüğünü tespit etmemiz yeterli olur mu? Yoksa Kızılderililere atfedilerek anlatılan ‘siyah ve beyaz köpeğin mücadelesinde’ hangi köpeğin kazanması gerektiği konusunda sorumluluk alarak beyaz köpeğin kazanması için gayret mi etmeliyiz? Hikâyede siyah köpek kötülüğü beyaz köpek ise iyiliği temsil eder. Köpekler sürekli mücadele halindedirler ve bu mücadeleden hangi köpeğin galip geleceği ise köpeklerin sahibinin hangi köpeği daha çok besleyerek güçlendirdiği ile belli olur. Bu aşamada üzerimize düşenin; kötülük hakkında şikâyet edip mızmızlanmak yani karanlığa küfretmek yerine beyaz köpeği besleyip güçlendirerek iyiliğin kazanması için çalışmak yani bir mum yakmak olduğunu düşünüyorum. Hem de iyiliği beslemek ve büyütmek amacıyla bu gayretin küçük ya da büyük olduğuna bakmaksızın çalışmamız gerektiği kanaatindeyim. Tıpkı, Firavunun Hz. İbrahim’i yok etmek için yaktığı ateşi söndürme telaşına düşmüş karınca örneğinde olduğu gibi! Hikâyenin kahramanı olan karıncaya; küçücüksün taşıdığın su ile devasa bir ateşi nasıl söndüreceksin diye sorulduğunda; karınca, yangını söndüremese bile Hz. İbrahim’e yardım ederek iyiliğin yanında ve Firavunun yani kötülüğün karşısında olacağını diğer bir deyişle tarafını belli edeceğini söyler. Aslında dünyada çok sayıda insan çok farklı alanlarda küçük ya da büyük katkılarla kendilerince mumlarını yakarak iyiliğin tarafında olduklarını göstermektedirler.
Bizde bu insanlarla birlikte iyiliğin tarafında olduğumuzu göstermek için kimseyi ürkütmeden ve kimseye zarar vermeden bir mum yakmalıyız. Yaktığımız mum öyle bir mum olmalı ki; inanç, ırk, renk, cinsiyet, düşünce, coğrafya, iklim ayırmaksızın isteyen herkese rehberlik edebilmelidir. Bu mumun ışığı Yunus Emre’nin ‘ben gelmedim dava için, benim işim sevi için Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim’ sözünde belirttiği üzere yalnızca gönüllere girmek için yanmalıdır, başka hiçbir dava için yanmamalıdır.
Son olarak bu mumun ışığı iyilik yolunda bizi her gün bir yerden göçürüp, her gün bir yere konduracak aydınlığı sağlamalıdır.
Bir tarafta kötülük var ve var olmaya devam edecek. Lakin kötülüğün söyleyebileceği yeni bir şey yok. Diğer tarafta iyilik var ve bizler onu güçlendirebilirsek kötülüğe karşı galip gelecek. Ayrıca Hz. Mevlana’nın şimdi yeni şeyler söylemek lazım düsturunca iyilik için söylenebilecek yeni şeyler de var. Kendi adıma iyilik hakkında yukarıda belirttiğim ilkeler doğrultusunda yazarak iyiliğin yaygınlaştırılması ve görünür hale getirilmesi için yeni bir mum yakmak istiyorum. Bu doğrultuda ‘iyiliğe karşı olan her şeye muhalif’ olanlara selam diyorum!